Uluslararası Yatırımcılar Derneği’nin SOCAR Türkiye’nin ana sponsorluğunda SAP, Boeing, Fiat, Kale Grubu, Oyak Renault Otomobil Fabrikaları ve PepsiCo’nun sponsorluğunda düzenlediği Uluslararası Yatırım Zirvesi devam ediyor. 1’inci gününde özellikle kamu tarafının güçlü mesajlar ve Türkiye’nin gelecek dönemdeki yol haritasına dair önemli ipuçları verdiği zirvenin ikinci günü de pandemi sonrası dönemde Türkiye için en büyük fırsat kapılarından biri olan küresel tedarik zincirleri konuşuldu.
Zirvenin 2’inci gününün açılı konuşmasını yapan Bosch Türkiye ve Ortadoğu Başkanı Steven Young, küresel tedarik zincirlerinin Covid-19 sonrası dönemde bölgeselleşeceğini belirterek, “Bu bağlamda dünyayı 5 bölgeye ayırmak mümkün; AB ve Ortadoğu, Kuzey Amerika ve Latin Amerika, Çin ve ASEAN ülkeleri Hindistan ve Afrika. Türkiye AB’nin katma değer zincirinin ayrılmaz bir parçası. Küresel tedarik zincirlerinde Türkiye’nin konumunu düşünürsek geleceği parlak” dedi. 2’inci günün panelinin açılış konuşmasını yapan Tedarik Zincirleri ve Teknoloji Konularında Stratejist & Yazar Wolfgang Lehmacher, gelecek dönemin Türkiye için birtakım fırsatlar doğurabileceğine işaret ederek “Türkiye Avrupa ile Asya ve Afrika ile Rusya arasında stratejik bir pozisyonda. Belki Türkiye merkezli ticaret ve ekonomi platformu, bu tür piyasa oluşturma şansı bile olabilir” diye konuştu.
Uluslararası Yatırımcılar Derneği’nin SOCAR Türkiye’nin ana sponsorluğunda SAP, Boeing, Fiat, Kale Grubu, Oyak Renault Otomobil Fabrikaları ve PepsiCo’nun sponsorluğunda düzenlediği ve ABD’den Çin’e kadar tüm dünyadaki uluslararası doğrudan yatırımların geleceğine dair güçlü öngörülerin paylaşıldığı Uluslararası Yatırım Zirvesi devam ediyor. Zirvenin ilk gününde özellikle kamu tarafının
Zirvenin 2’inci gününün açılış konuşmasını yapan Bosch Türkiye ve Ortadoğu Başkanı Steven Young, Covid-19’un önemli bir dönüm noktası, oldukça önemli bir kilometre taşı olduğunu belirtti. Bu nedenle YASED’in çok önemli bir inisiyatif olan ‘Güvenli Liman’ projesini başlattığını anlatan Young, şöyle devam etti: “Bu proje Türkiye’nin küresel tedarik zincirleri içinde iyi bir konuma sahip olduğunu, Covid-19’un etkileri ve sonrasındaki fırsatları hesaba katarak Türkiye için yeni bir değer hikayesi ortaya koyuyor. Şirketler iş modellerini, özellikle küresel tedarik zincirleri noktasında güncellemeye ve revize etmeye başladılar. Temel olarak küreselleşmenin, küresel tedarik zincirleri bağlamında giderek bölgeselleşmeye ve yerelleşmeyle paralel ilerleyeceğini söylemek mümkün. Bu bağlamda dünyayı 5 bölgeye ayırmak mümkün; AB ve Ortadoğu, Kuzey Amerika ve Latin Amerika, Çin ve ASEAN ülkeleri Hindistan ve Afrika. Küresel tedarik zincirlerinin bu bölgelerdeki pazarların ihtiyacına uygun şekilde işlediğini söyleyebiliriz. Türkiye Gümrük Birliği’nin bir parçası. Türkiye’nin coğrafi olarak konumu çok iyi. Türkiye bölgelerdeki çevre ülkeleri ile bir dizi serbest ticaret anlaşmasına imza atmış durumda. Geleneksel olarak Türkiye hem araç imalatı hem orijinal ekipman imalatı açısından güçlü bir altyapıya sahip. AB’nin katma değer zincirinin ayrılmaz bir parçası. Eğer bir yatırımcı sıfırdan bir yatırım fırsatı arıyorsa, gerek emek, gerek iş modelleri, gerekse hammadde kaynakları açısından Türkiye kuvvetli bir temele sahip. Küresel tedarik zincirlerinde Türkiye’nin konumunu düşünürsek geleceği parlak.”
‘Türkiye merkezli ticaret ve ekonomi platformu kurulabilir’
2’inci günün ‘Küresel Tedarik Zincirleri, Yeniden Şekillenen Rotalar ve Ekonomi’ başlıklı panelin açılış konuşmasını ise Tedarik Zincirleri ve Teknoloji Konularında Stratejist & Yazar Wolfgang Lehmacher yaptı. Ülkelerin asıl yatırım yapması gereken konunun virüs ile nasıl yaşanacağını öğrenmek olduğunu kaydeden Lehmacher, “Bu virüs bir süre daha aramızda kalacakmış gibi görünüyor. Sürekli kapanmaya başvurursak hem toplumsal hem de ekonomik sağlığımıza zarar verebileceğini düşünüyorum” dedi. Bazı endüstrilerin piyasaya daha da yakınlaştığı bir döneme girildiğine işaret eden Lehmacher, şöyle devam etti: “Bu gelişme Türkiye için birtakım fırsatlar doğuracak. Türkiye Gümrük Birliği’nin bir parçası. Son 10 yılda tedarik zincirleri çok daha bölgesel ve yerel bir karakter almaya başladı. Bunun nedeni teknoloji, robotlar, nesnelerin interneti, yapay zeka gibi bir dizi gelişme. Doğu artık kendi ihtiyacı için üretim yapıyor. Bu da Türkiye’nin stratejik pozisyonunu daha da önemli hale getiriyor. Türkiye Avrupa ile Asya ve Afrika ile Rusya arasında stratejik bir pozisyonda. Belki Türkiye merkezli ticaret ve ekonomi platformu, bu tür piyasa oluşturma şansı bile olabilir.”
Tedarik zincirlerinde yakınlık öne çıkıyor
Açılış konuşmasının ardından gerçekleştirilen panelin moderatörlüğünü Tedarik Zincirleri Konusunda Fikir Lideri ve “Küresel Tedarik Zincirleri Ekosistemi” Kitabının Yazarı Mark Millar yaptı.
Panelde konuşan P&G Global Bebek Bakım Kategorisi Tedariği’nden Sorumlu Kıdemli Başkan Yardımcısı Can Akçadağ, “Gelişmiş üretim ve tedarik zinciri yeteneklerine ve yüksek kalite standartlarına sahip güçlü KOBİ’ler, küresel değer zincirlerine sürdürülebilir bir şekilde katılmanın anahtarıdır. Pek çok durumda, güçlü üretim ve tedarik zinciri bilgi birikimine sahip çok uluslu şirketlerin yüksek kalite ve hizmet standartları ve beklentileri, güçlü KOBİ’lerin gelişiminde kilit rol oynamaktadır. Örneğin, P&G’nin 33 yılı aşkın deneyimi ve Türkiye’deki sürdürülebilir yatırımı, ham ve ambalaj malzemeleri üreten veya dünya standartlarında hizmet geliştiren yerli KOBİ’lerini kapsayan, teşvik edici bir ekosistem yarattı. Bu dönüştürücü etkiyle P&G, global tedarik zincirine dahil ettiği yerli KOBİ’lere 175 milyon dolar ihracat imkanı ve istihdam sağlıyor” dedi.
Panelde söz alan DFDS CEO’su Torben Carlsen da “Covid-19 salgınının başlangıcından bu yana hepimizin şirketlerimizi bu duruma en iyi nasıl uyarlayabileceğimizi kendine sorduğunu düşünüyorum. Bunun yanında, ABD ile Çin arasında olduğu gibi, küresel ticarette bazı sorunlar görüyoruz. Dolayısıyla, Doğu Avrupa ve Kuzey Afrika ülkeleri ile Portekiz ve Türkiye‘nin, Avrupa’nın sanayileşmiş bölgelerine yakın olmalarının faydasını göreceğini düşünüyoruz. 2018 yılında Türkiye’ye yatırım yaparken Türkiye’nin ülke büyümesi ve nitelikli iş gücü yönünden önemli bir ekonomik oyuncu olacağını düşünüyorduk ve bugünkü gelişmeler de bunu doğrular nitelikte” ifadelerini kullandı.
Pandemiden önce şirketlerin; daha müşteri odaklı bir tedarik zinciri yaratmayı, görünürlük için uçtan uca tek merkezli bir veri yönetimi yapmayı ve Nesnelerin İnterneti ile değişimlere kolay adapte olmayı sağlayan teknolojilere odaklandığını ancak pandemi ile birlikte bunlara ek olarak üç yeni zorluğun ortaya çıktığını anlatan SAP Güney EMEA (Avrupa, Ortadoğu ve Afrika) Başkan Yardımcısı Marc Nolla, “1’incisi dayanıklılık konusu. Teknoloji sayesinde kesintilere hızlı bir şekilde cevap verdik ama hala zorluklar devam ediyor. 2’inci konu ise ağlar. Ekosistemimize rahat bir şekilde ulaşabilmeliyiz. Herhangi bir risk henüz oluşmadan önce tedarik zincirinde oluşabilecek sorunları önceden görebilmeliyiz. 3’üncüsü ise şirketin, markanın amacı. Sürdürülebilirlik anlamında amacımız nedir? Mesela karbon ayak izi nasıl izlenir? Bunlara odaklanmalıyız. Pandemi ile birlikte daha döngüsel olan dayanıklılık, verimlilik ve sürdürülebilirliğin ön planda olduğu bir ekonomiye geçiş yaptık” dedi. SAP için ‘Sürdürülebilirliğin’ dijital dönüşümün özü haline geldiğini ve endüstriler ile bu doğrultuda çalıştıklarını belirten Nolla, kurumlara İklim-21 adını verdikleri girişim ile çevre üzerindeki etkilerini ölçmek için destek olduklarını anlattı. Nolla, ayrıca bulut çözümleri sayesinde kurumların yeni teknolojileri işlerine çok daha hızlı bir şekilde adapte ettiğini belirtti.