Makale: Küresel Isınmanın Siyaset Bilimi

“Geçen yüzyılın ortalarından bu yana gözlenen küresel ısınmanın temel nedeninin insan etkisi olması kuvvetle muhtemel,” Hükümetler arası İklim Değişikliği Paneli’nin (IPCC) beşinci değerlendirme raporunun Cuma günü yayınlanan ilk kısmındaki başlık buydu. Yüzde 95 ile yüzde 100 arasında bir olasılığa denk gelen “kuvvetle muhtemel” ifadesi, 2007 yılında yayınlanan dördüncü değerlendirme raporunda kullanılan “çok muhtemel” ifadesinin bir kademe güçlendirilmiş hali. Ancak IPCC, iklim sisteminin karbon dioksite cevap verebilme yeteneğinin 2007 yılındaki raporda düşünülenden daha yüksek olduğuna karar verdi ve buna göre alt bandı 2 dereceden, 1.5 dereceye indirdi.

Bu aşikar bir çelişki. IPCC nasıl oluyor da karbon dioksitin iklim üzerindeki etkisinden emin olmadığı halde 20. yüzyılın ortalarından bu yana meydana gelen sıcaklık artışının yarısından fazlasının sera gazı salınımına bağlı olduğunu söyleyebiliyor? Açıklaması şu ki IPCC raporları, özellikle de politikacılar için hazırlanan özetler aslında siyasi tüketim için hazırlanıyor. İngiltere Başbakanı David Cameron da sanki planlanmış gibi IPCC raporunun ardından, “Eğer biri evinizin yüzde 95 olasılıkla yanacağını söylerse bunun yüzde 5 olasılıkla gerçekleşmeyecek olmasına rağmen sigorta yaptırırsınız.” dedi.

IPCC’nin son raporunun altı karıştırıldığında bunun için hazırlandığı görülecektir. IPCC’nin 1951 yılından bu yana küresel ısınmanın sera gazları, soğutmada kullanılan aerosoller gibi farklı bileşenleri üzerinde yaptığı ölçümler yalnızca “muhtemel sonucunu verdi, bu da yüzde 66 ile yüzde 100 arasında olasılık demek. Sadece IPCC tarafından, parçaların toplamına, birleşenlerinden daha büyük bir olasılık verilebilirdi. Belki de, bu araştırmanın en aydınlatıcı sonucu, iklim bilim adamlarının bu saçmalıklardan ya da politik çıkarlar için verilerin manipüle edilmesinden utanç duymamaları oldu.

Bu kez IPCC için en zor olanı, atmosferdeki sıcaklık artışlarında 15 yılan bu yana süregelen duraksamayı açıklamak oldu. IPCC 2011 ve 2005 arasında insan kaynaklı ışınım zorlaması, yani atmosfere giren güneş ışınımı ile atmosferi terk eden kızılötesi ışınımı arasındaki farkın yüzde 43 arttığını tahmin ediyor. Atmosfere giren ışıma ile atmosferden çıkan ışımanın dengesinin ise ısının hapsolmasına neden olan gazların insan kaynaklı olarak aşırı salınımıyla bozulduğuna inanılıyor. Ancak son 15 yıldan bu yana çok az ısınma meydana geldi.

IPCC kısa dönemlerin uzun vadeli eğilimleri doğru yansıtmadığını söylemek yerine, kendi yarattığı ikilemden kaçmayı seçti. Araştırmanın başyazarlarından Jochem Marotzke muhabirlere konunun sürece biraz geç dahil olduğunu söyledi. 14 ekipten her biri bu konuyu başka birinin çalıştığını düşünmüştü. Çalışma grubunun eş başkanı Thomas Stocker IPCC’nin meslektaş incelemesinden geçmiş dergi makaleleri üzerinden gittiğini söyledi. Uluslararası haber kuruluşu Christian Science Monitor’ün yazdığına göre Stocker konu hakkında, “Korkarım bu ortaya çıkan bilimsel soruyu gereken derinlikte inceleyebilmemizi sağlayacak çok sayıda akademik kaynak olmadığını söylemek zorundayım,” dedi. Akla sıcaklıklar beklenenden hızlı artıyor olsaydı IPCC ve iklim dergileri sessiz kalır mıydı sorusu geliyor. Açıkça ortada ki doğa iklim biliminin fikir birliğini mahcup etmiş.

İklim bilimciler IPCC’nin yüzde 95′lik güven rakamının ifade ettiği şey kadar, gerçekten iklimden anladıklarına güveniyorlarsa 15 yıldır süren bu duraksamanın ne zaman sona ereceği ve sıcaklıkların IPCC’nin uzun vadeli eğilim olduğunu iddia ettiği gibi ne zaman yükselmeye başlayacağını kesin tarih vererek söyleyebilir. Tahmin edilebileceği gibi IPCC böyle tutarlı bir sınamadan kaçınacaktır. IPCC yalnızca 1986-2005 ile karşılaştırıldığında 2012-2035 için 0.3°ile 0.7°C arasında, muhtemel bir sıcaklık artışı bekliyor ve bu “orta güvenli”.

İklim bilimcilerin gerçekte düşündüklerinin nasıl evrimleştiğinin daha iyi bir göstergesi başka bir yerde bulunabilir. IPCC’nin 1990 yılında yayınladığı ilk değerlendirme raporunda, o zamanlar küresel ısınmanın tahmin edilen işaretlerini güvenilir bir şekilde algılama gücü olmayan bilim insanlarının tartışmaları yer alıyordu. 1995′teki ikinci raporda “işaretin” halen arka plan değişkenliğinden kaynaklanan kirlilikten doğduğu belirtildi. Bilim insanları en azından belirsiz olmayacak bir şekilde sera gazı işareti algıladılar mı? 2013 raporunun özetinde bu kelimeden bir kez bile bahsedilmedi.

İkinci değerlendirmeden bu yana bu raporları çevreleyen bir anlaşmazlık söz konusu. İlk olarak Frederick Seitz 1996′da, “meslektaş çalışmalarını değerlendirme sürecinin böylesine rahatsız edici bir şekilde yozlaştığına tanık olmadığını” yazdığında patlak verdi. ABD Dışişleri Bakanlığı’ndan bir yetkili metnin “uygun bir şekilde” düzeltilmesi emrini verdi. IPCC’de önde gelen iklim bilimcilerden Stephen Schneider müdahaleyi onaylar bir şekilde İkinci Değerlendirme Raporu’nun “politik anlamlarla dolu” olduğunu belirtti. Bu sırada Clinton yönetimi bağlayıcı karbon salınımı kesintilerinin kabul edildiğini duyurmak üzereydi.

Nitekim politikleşme IPCC raporlarının kökleşmiş bir özelliği. 2007 değerlendirmesindeki fiyaskonun ardından BM Genel Sekreteri AkademilerArası Konsey’den (InterAcademy Council) IPCC’nin süreçleri ve çalışmalarını değerlendirmesini istedi. Princeton Üniversitesi’nden ekonomist Harold Shapiro başkanlığındaki komite, hükümet temsilcileri ve bilim insanlarının “mesajın açıkça verilebilmesi” ve politikacıların “sürece dahil olması” için politikacılar için hazırlanan özetin son sözleri üzerinde kelime kelime anlaşmak üzere bir araya geldiklerini gözlemledi. Belki bu nezaket içindir. Esas soru ise kimin kimi satın aldığı.

Komite ise IPCC’nin yönetiminde değişiklik yapılmasını tavsiye etti ki bu büyük ölçüde görmezden gelindi. Komite özellikle de IPCC’nin sayısal olasılık ölçütünü kullanmayı bırakmasını istedi ki bu ölçüt, yüzde 95 olasılık başlığında görülebileceği gibi geçen hafta açıklanan raporda bir kez daha kullanıldı. Kurumun AkademilerArası Konsey’in bulgularına alenen aldırmaması ve sıcaklık artışındaki 15 yıllık duraksamayı ele almakta gösterdiği gönülsüzlük liderliğin başarısızlığının göstergesidir. Sonuç ise kaçınılmaz: IPCC ıslah edilebilir değildir ve Beşinci Değerlendirme Raporu IPCC’nin son raporu olmalıdır.

Darwall “The Age of Global Warming: A History,” (Quartet Yayınları, 2013) isimli kitabın yazarıdır.

Yazan: Rupert Darwall

Kaynak: Enerji Enstitüsü

enerjienerji gündemienerji haberlerienerji sektörüHükümetler Arası İklim Değişikliği Paneliiklim değişikliğiiklim sistemiIPCCkarbon dioksitin iklim üzerindeki etkisiküresel ısınma
Yorumlar (0)
Yorum Ekle