Kategori : ENERJİ GÜNDEMİ - Tarih : 06 Ağustos 2012
Artan enerji fiyatları otoriter rejimlerin güçlenmesine neden olmakta, demokrasiyi geriletmekte, aşırı uçları güçlendirmekte ve küresel dengeyi bozmaktadır. Artan enerji fiyatlarının getirdiği diğer bir risk, zayıf ülkelerde alternatif enerji kaynağı olarak nükleere dönüş çabalarının artmasıdır.
Prof. Dr. HASAN KÖNİ İstanbul Kültür Üniversitesi Öğretim Üyesi
Enerji güvenliği konusunda çeşitli tanımlar var. Bazı yazarlara göre toplumun ve ekonominin gereksinme duyduğu enerjiyi kesintisiz, güvenilir, zamanında, temiz ve uygun fiyatlarla sağlamak enerji güvenliğini oluşturuyor. Uluslararası Enerji Ajansına göre, enerji güvenliği, enerji arzının satın alınabilir fiyat düzeyinde düzenli olarak sağlanmasından geçiyor. Bu tanımlara baktığımızda iki kelime enerji güvenliği açısından önem kazanmış gözüküyor; “güvenilir ve düzenli”. Enerjinin güvenilir ve düzenli olduğu yerler hem enerji kullanmakta hem de enerji üretmekte olan gelişmiş ülkeler. Ancak, bazı araştırmacıların dikkati çektiği gibi gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler enerji gereksinmelerini Batılı stratejistlerin “zayıf devletler, başarısız olan devletler ve siyasi durumları gözlenen devletler” diye kategorilere ayırdıkları devletlerden sağlıyorlar. Enerji üreten ve enerji yolları üzerinde bulunan devletlerin gözetlenmeleri bu ülkelerle kullanıcıların karşılıklı bir bağımlılık içinde olmalarındandır[1]. Bu devletlerde gelişen terör, ayaklanma, şiddet, suç, kötü yönetim, yolsuzluklar nedeniyle enerji fiyatları gittikçe artmaktadır. Örneğin, 2000-2008 yılları arasında bir fıçı petrolün fiyatı yüzde 365 artmıştır. Dünyada yalnızca petrol tüketiminin 84 milyon varil olduğu bilindiğinde yükselen fiyatların ülke ekonomilerindeki etkilerini göz ardı etmek mümkün olmamaktadır.
Dünya Bankası’nın ve Amerikan Kongresi’ne bağlı olarak görev yapan Freedom House Düşünce Kuruluşunun nitelendirdiği ‘zayıf devletler’ değişik kategorilere ayrılmakla birlikte, enerji güvenliği açısından iki önemli grupta yer almaktadırlar: a) Enerji üreten zayıf devletler, b) transit ülkesi olan boru hatlarının geçtiği zayıf devletler. Örneğin, Irak, İran, Azerbaycan olaylara gebe devletler olarak görülmektedir. Amerika gibi bir büyük güç, kendi desteğiyle yapılan Irak Anayasası’na aldırmadan Irak’ın Kuzeyindeki Kürt otonom bölgesinden kendi şirketlerinin Türkiye’ye petrol satmasını sağlayabilmektedir. İran’ın geleceği ise Obama ve Mitt Romney arasındaki seçimlere bağlı gözükmektedir. Bu devletlerde gelişen olaylar güvenilir ve sürekli enerji akışını önlemektedir. Bu yüzden Amerika hızla bu bölgeler dışında yeni enerji kaynaklarını ortaya çıkarmakta ve Ortadoğu’ya bağlı kalmaktan kurtulmaya çalışmaktadır. Enerji fiyatlarındaki belirsizlik birçok ülkenin ekonomisine olumsuz etki etmekte ve gelirlerinin önemli bir bölümünü enerjiden sağlayan ülkeleri yeni siyasal krizler içine itmektedir.
Zayıf devletlerin enerji kaynakları
Yaratılan enerji kıtlığı, büyük tüketici devletler arısında dolaylı bir biçimde kaynak savaşlarına neden olmaktadır. Örneğin, Asya’dan gelen enerji hatlarının kesiştiği Gürcistan üzerinde Rus-Amerikan çekişmesi bütün hızıyla sürmekte ve bu ülkedeki siyasal dengesizlikler Gürcistan’a komşu olan ülkeleri rahatsız etmektedir. Gürcistan’ın demokratikleşmesi için ekonomik yardımlar yapan, demokratikleştirici sivil toplum kuruluşlarını bu ülkeye yollayan Batılı ülkelere karşı Avrupa’yı enerji politikalarıyla kendisine bağlama niyetinde olan Rusya, Osetler ve Acarlar gibi etnik grupların ayrılıkçı temayüllerinden faydalanarak bu ülkeye insancıl askeri müdahalelerde bulunabilmektedir. Rusya için, Güney Kafkas Bölgesi (Ermenistan, Gürcistan ve Azerbaycan) zayıf devletlerden oluşan enerji transit yolu olarak enerji güvenliği açısından tehlike arz etmektedir. Petrol gelirlerini denetim altına alma hususu ülke içindeki elitlerin birbirlerine karşı askeri darbe yapma girişimlerine neden olmuştur. Ekvator Gine’sinde petrol bulunması 2005 yılında bu ülkenin askeri darbeye maruz kalmasına yol açmıştır. Irak, Kolombiya, Nijerya, Angola, Burma, Bougainville, Kongo Cumhuriyeti, Çad, Sudan, Pakistan’ın Belucistan eyaletinde çatışmalar devam etmektedir. Yeni petrol bulunması Gabon ile Ekvatoryal Gine arasında toprak anlaşmazlığına neden olmuştur. Yine bilindiği gibi Hazar Denizi kaynakları ve transit yolu olması hususu tartışmalı bir konu olarak çözüm beklemektedir. Afrika’da enerji ve ham maddeler üzerindeki çekişme ve Afrika ülkelerinin zayıf siyasi yapılarını düzenlemek, yardım etmek ve terörizmi önlemek amacıyla ABD AFRİCOM adı altında merkezi Cibuti’de olan bir merkez kurmuştur. Zaman zaman Çin de Afrika’daki zayıf devletlere yardım etmekte ve petrol üreticilerine müdahale etmektedir. Yeni ortaya konan analizlere göre Suriye’deki gelişmeler yavaş yavaş Çin’in Ortadoğu’da yerleşmesine yol açmaktadır. Çin, İsrail, Katar, Suudi Arabistan ile yoğun ekonomik işbirliği içindedir.
Enerji elde etme zorluğu devletlerin dış politika tercihlerini yoğun bir biçimde etkilemektedir. Örneğin, Avrupa ülkeleri ve Türkiye petrol üreticisi olan ancak Batı standartlarına göre otoriter rejimlere sahip olan Rusya ve İran ile olumlu ilişkiler geliştirmek çabasında iken uluslararası yeni gelişimler Türkiye’nin bu ülkelere yüz çevirme zorunluluğunu getirmiştir. Öte yandan, artan enerji fiyatları otoriter rejimlerin güçlenmesine neden olmakta, demokrasiyi geriletmekte, aşırı uçları güçlendirmekte ve küresel dengeyi bozmaktadır. Artan enerji fiyatlarının getirdiği diğer bir risk, artan fiyatlara karşı zayıf ülkelerde alternatif enerji kaynağı olarak nükleer enerjiye dönüş çabalarını arttırmasıdır. Nihayet enerji fiyatları pazarı az gelişmişliğe, yolsuzluğa, siyasal dengesizliğe ve şiddete yol açmaktadır. Zengin Batılı ülkelerden enerji sahibi zayıf devletlere yapılan yatırımlar ekonomiyi fazla ısıtmakta, yalancı zenginlik balonları yaratmakta, yerel vatandaşların gelirlerinin erimesine neden olmakta ve zamanla ekonomik dengesizlikler yaratmaktadır.
Zayıf devletler küresel enerji pazarlarında önemli bir rol oynamaktadırlar. İngiliz Başbakanlığı Strateji Ünitesi’nin tahminlerine göre küresel petrol rezervlerinin yüzde 43 ve gaz rezervlerinin yüzde 17’si dengesizliğe girme riski olan ülkelerde bulunmaktadır. Bu durum, “zayıf devlet endeksinin” sıralamasıyla uyuşmaktadır. Sekiz durumu kritik olan devletten üç tanesi; Nijerya, Irak ve Angola dünyanın petrol ihraç eden ülkeleri arasında ilk 15’in içindedirler. Türkmenistan, Nijerya, Özbekistan ise dünyanın ilk 15’e giren gaz ihracatçısı ülkelerdir. Dünya gazının üçte birini sağlayan Rusya, Azerbaycan, Cezayir, Libya, İran, Venezuela ve Endonezya uluslararası enerji ajansına göre, durumları gözlenen devletler düzeyindedir. Uluslararası Enerji Ajansı’nın raporuna Suudi Arabistan ve Çin dahil edilmemiştir [2]. Çin’in petrol ithalatının üçte biri Sudan, Kongo Cumhuriyeti gibi ülkelerden gelmektedir. Avrupalılar ise petrol gereksinimlerini Cezayir, Azerbaycan, Nijerya ve Rusya’dan sağlamaktadırlar. Bu ülkelerde vuku bulacak olan olaylar Batılı ülkeleri ve kendilerini sarsmaktadır. Çin, Hindistan, Malezya gibi ülkelerin devlet petrol şirketleri gittikçe daha dengesiz çatışmalar içinde olan Çad, Papua Yeni Gine gibi ülkelere yatırım yapmaya çalışmaktadırlar. Bu ülke yöneticileri petrol yatırımı yapan ülkelerin daha çok vergi ödemesini istemek ve onları sıkıştırmaktadırlar. Örneğin, Çad lideri İdris Debi, Exxon Mobil gibi büyük şirketlerin 100.000 milyon dolar kadar yeni vergiler ödemesini istemiştir. Küçük bir ülke petrol üretimi nedeniyle büyüklere kafa tutabilmektedir. İran’a bu durumda kolayca baskı yapamayan Batılı ülkeler İran Körfezi ülkelerinden yatırımlarını Batı Afrika’ya ve Gine Körfezine kaydırırken bu bölgelerde de terör, dengesizlik, kötü yönetim, yolsuzluk, etnik gerilimler gibi olaylarla karşılaşmaktadırlar. Gine Körfezindeki hemen hemen bütün ülkeler; Angola, Kamerun, Gabon, Ekvatoral Gine, Nijerya gibi ülkeler önemli yönetim sorunları yaşamaktadırlar. Petrol ithal eden Batılı devletlerin girdikleri gene dengeli olmayan bir başka alan Kazakistan, Özbekistan, Türkmenistan, Azerbaycan gibi Orta Asya Türk devletleridir. Bu bölgede Amerika, Rusya ve Çin arasında siyasi rekabet gittikçe kızışarak sürmekte ve siyasi mücadele Çin’in içindeki Doğu Türkistan otonom bölgesine kadar genişlemiş gözükmektedir.
Transit ülkelerin rolü
Enerji alımları zorunlu olarak dengesiz bölgelerden, Güney Kafkasya gibi ve Hürmüz Boğazı ve Hint Okyanusunda Malakka Boğazı, Süveyş’in çıkışında Somali Kıyıları (Badel Madep), Singapur gibi şok noktalarından geçmesi gerekmektedir. Batılı analistler Rusya’dan ve Çeçenistan’dan, Azerbaycan ve Gürcistan’dan geçen boru hatlarının yollarını güvenli görmemektedirler. Orta Asya’dan Çin’e giden boru hatları Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinden çıkan hatlar, Afrika’da Çad petrolünü Kamerun üzerinden taşıyan hat tehlikeli görülmektedir. Deniz taşımacılığının 2025 yıllarında dünya enerji gereksiniminin üçte ikisi bu yollardan taşınacağı için bu deniz yolarının çevresindeki ülkelerde büyük devletlerin önemli siyasal çekişmeleri olacağı tahmin edilmektedir.
Nijerya, Pakistan, Sudan, Etiyopya, Kolombiya gibi ülkelerdeki petrol alanlarına yapılan terörist saldırılar, bu ülkelere yapılacak olan üretim yatırımlarının durmasına ve hatta gerilemesine yol açmıştır. Bazı yazarlar Türkiye’nin zayıf bir devlet olmamasına karşın güvenlik notunun (5.83) düşük olması nedeniyle transit ülkesi olarak ileride bazı sorunları olabileceğini söylemektedirler[3]. Komşu ülkelerde yer alan çatışma ve terör hareketlerinin taşma etkisiyle diğer ülkeleri de etkileyeceği belirtilmektedir. Örneğin Kolombiya’daki iç savaş komşu Ekvator’daki petrol üretimini etkilemiştir. Suriye ve İran’daki gelişmeler bölge ülkelerinde ithalat ve ihracatı ve Avrupa’nın enerji gereksinimini etkileyecek gibi gözükmektedir. Zayıf ve başarısız devletlerdeki sosyal patlamalar enerji üretimini yoğun bir biçimde etkilemektedir. Sosyal patlamaların yanında suç ve hırsızlık oranları rahatsızlık verici bir durumdadır. Örneğin, Nijerya petrol satışlarında günde 500 bin fıçı petrol kaçırılarak karaborsaya sürülmektedir. Suç örgütleri bu tür kaçakçılıktan Nijerya’da 20 milyar dolar kazanmaktadırlar. Gine Körfezi’nde sendika halinde kaçakçılık yapan Faslı, Latin Amerikalı, Lübnanlı, Fransız ve Rus suç örgütlerine rastlanmaktadır. Aynı durum Irak ve Meksika’da da mevcuttur. Kötü yönetim, yolsuzluğa karışmış bürokrasi, büyük yatırımcıların zayıf ülkelerin pazarlarına gelmelerini önlemektedir. Çin ve Hindistan, Batılı ülkeler tarafından dışlanan bu alanlara büyük riskler alarak yatırım yapmaktadırlar. Örneğin, bürokratik yetersizlikler Kazakistan’ın Yatagan petrol sahasının geliştirilmesini önlemiştir. Özbekistan’daki aşırı vergiler Merkezi Asya’dan Çin’e giden hattın yapılmasını durdurmuştur. Kötü yönetilen ülkelerde yolsuzluk, kayırmacılık, zayıf hukuki düzenleme enerji sektörünün etkinliğinde önemli bir rol oynamakta ve elde edilen petrol miktarının düşük olmasına yol açmaktadır. Özbekistan’daki gaz sektörünün kötü yönetimi, kötü gaz dağılım şebekesine yatırım yapılamaması 1990’larda yılda 20 milyar metre küp gaz kaybına yol açmıştır. Siyasal müdahale, dolandırıcılık, bürokrasi ve yetersizlik nedeniyle Nijerya Ulusal Petrol Şirketi önemli kayıplar vermiştir. Aynı nedenler yüzünden dünya gaz rezervlerinin yüzde 45’ine sahip olan Rusya, İran ve Venezuela’nın üretimleri düşmektedir. Kötü yönetim sonucu enerji üreten ülkelerin enerji sektörlerine gerekli kadar yatırım yapılmasından kaçınılmaktadır. Freedom House’un verilerine göre gelirlerinin yüzde 60’ını petrol ve gaz satışlarından sağlayan tepedeki yirmi beş ülke “özgür” olmayan ülkeler arasındadır. Bu ülkelerde enerjiden fazla gelir elde edilse bile elde edilen bu kazançlar belli elitlere gitmekte halka yüksek yaşam standardı sağlanamamaktadır. Petrol gelirleri arttıkça bu ülkelerde demokrasiler gerilemektedir. Angola’nın büyüme hızı yıllık yüzde 17, Ekvator Yeni Gine’sininki yüzde 23 olmasına rağmen halkları en fakir ülkelerdir. Ülkelerdeki kötü yönetimler yüzünden bu ülkelerin enerji sektörleri durgunluk geçirmektedir. Örneğin İran’ın gaz rezervlerinin yüzde 60’ı pazara açılamamış, geliştirilememiştir. İhtiyarlayan dağıtım ve üretim alt yapısı ve millileştirmeler yeni kaynaklara yatırım yapılmasını önlemektedir. İhtiyarlamış alt yapıdan varolan sızmalar İran petrol üretiminde yüzde 6 kadar kayba neden olmaktadır. Aynı şekilde alt yapısı eskiyen Meksika’da üretimde önemli kayıplar vardır.
Bazı endekslerde Türkiye’nin güvenlik sorunları olduğu belirtilse de Türkiye zayıf veya gözlenen devletler arasında değildir. Enerji güvenliğini sağlamak amacıyla Türkiye 5 ayrı ülkeden doğal gaz, 11 ülkeden petrol almaktadır. Türkiye’nin gaz alımlarında belli bir yüzde ile başta Rusya gelmektedir. Türkiye petrolünün yüzde 30’unu da İran’dan sağlamaktadır. Batı endekslerinde Rusya gözlenen devlet, İran ise ambargolu ve başarısızlığa gitmekte olan devletler arasındadır. Yani Türkiye’ye gelen enerji transit yollarında ve üretici ülkelerde düzenli ve güvenli enerji sağlama konusunda sorunlar vardır. Hazar Denizi sorunu çözülebilirse Türkiye daha ucuz kaynaklara kavuşabilecektir. Enerji kullanımının tepe düzeylere ulaştığı soğuk aylarda Rusya bile kendi rezervlerinden enerji satarken Türkiye’nin gerekli rezerv alt yapısına sahip olmaması önemli bir sorundur. Tüketiciye çoğu zengin Batı ülkesinden daha pahalı enerji ürünleri satılan ülkemizde petrol ve gaz araştırmalarına hız vermek, yabancı yatırımlara açılmak ve bu konuda kendi araştırma gereçlerine de sahip olmak gerekmektedir.
Kaynak: Star