CLA Akademi | Enerji Gazetesi

Enerji’de Putin’in (Satranç) Hamlesi!

Kategori : DOĞALGAZ ENERJİSİ, ENERJİ GÜNDEMİ - Tarih : 21 Aralık 2014


1 Aralık 2014′te Ankara’da gerçekleştirilen Rusya Federasyonu ile Türkiye Cumhuriyeti arasında Üst Düzey İşbirliği Konseyi toplantılarının 5′incisi aradan çok zaman geçmese de hem Türkiye’de hem de dünya basınınıda çok tartışıldı ve daha da tartışılmaya devam edecek gibi. İki ülkenin Kırım, Ukrayna, Suriye, Yukarı Karabağ ve Kıbrıs gibi alanlarda farklı yaklaşımlarına rağmen Putin’in Türkiye ziyareti, kendileri açısından da önemli bir zamanda yapılması nedeniyle olsa gerek çok ses getirdi.

Anlaşmazlık noktalarından ziyade ekonomik ilişkilere yoğunlaşmaları konjonktürün  bir gereğiydi ve ülkeler de bu gereğe uygun davrandılar. Yaptıkları anlaşmalarla mevcut konjonktürde ilişkilerini geliştirmeye önem arz ettiklerini ve özellikle ekonomik alanda birlikte hareket etme iradelerini teyit ederek toplantıyı sona erdirdiler. AB ve ABD ile olan problemlerin yanı sıra, Türkiye ile yukarıda bahsi geçen ikili anlaşmazlık noktalarına rağmen gelinen nokta, Putin’in stratejik düşüncesine venerjide-putinin-satranc-hamlesie satrançtaki ustalığına işaret ettiğini söyleyebiliriz. Rusya, satrançtaki at hamlesi gibi önündeki taşlara/engellere rağmen konumunu değiştirebilmiştir. Pek tabiidir ki bu hamlesinin etkisi ve sonuçları Türkiye ve diğer oyuncuların karşı hamlelerinden sonra görülecektir.

Putin’in resmi ziyaretinin Türkiye açısından, siyasi ve ekonomik açıdan uygun bir konjonktürde gerçekleştiğini ifade ettik. Gerçekten de bu dönem, Türkiye’nin AB üyeliği, demokratikleşme ve Orta Doğu’daki dış politikası nedeniyle dış dünyaya kendisini ifade etme konusunda daha önceki dönemlere göre daha çok çaba sarfetmek durumunda kaldığı bir dönemdir. Ekonomik açıdan bakıldığında dünya konjonktürünün de etkisiyle Türkiye ekonomisinde kırılgan bir yapıya doğru bir gidişinin gözlemlendiği ve çözüne kavuşturulmsında sıkıntı yaşanan cari açık sorunu nedeniyle özellikle yakın coğrafyasına Türkiye’nin ihracatını arttırmak istediği söylenebilir.

Öte taraftan Rusya açısından da ziyaretin zamanlaması oldukça önemlidir. Rusya’nın Ukrayna nedeniyle siyasi ve ekonomik ilişkilerinin gerginleştiği ve bu gerginliğin ülkeye siyasi ve ekonomik açılardan zararının belirginleştiği bir dönemde bu ziyaret gerçekleşmiştir. Bu nedenle Rusya dış politikada farklı açılımlar yapmaya çalışmaktadır. Örneğin Çin ile imzalanan 400 milyar dolarlık enerji anlaşmasını bu kapsamda ele almak mümkündür. Ayrıca Japonya ile yeni enerji anlaşmaları imzalamak istediğine dair verilen mesajları da bu şekilde okumak gerekebilir. İran ile geleneksel ittifakını zaten kullanmaktadır. Putin, bu ziyaret ile, yeni dönemde dış politİkada yeni bir alanı Türkiye ile açmak istediği mesajını vermiştir [i]. Kısaca Rusya mevcut durumda AB ile değil Türkiye ve Asya ile ticaretini geliştirebilecek durumdadır.

Bu toplantının zaviyesinden, önce Türkiye ve Rusya arasındaki mevcut ekonomik ilişkileri ve beklentileri değerlendirelim. Toplantıda iki ülke ticaret hacminin 2023′e kadar 100 milyar dolara çıkarılması yönündeki -daha önce de 2010 yılında iki lider arasındaki görüşmede konulan- hedef teyit edilmiştir. Dikkatten kaçmaması gerekir ki, Rusya’nın ekonomisinin durgunluğa girmesinin büyük bir olasılık olduğu bir yeni dönemden bahsediyoruz ve bu dönemde Rusya’nın ithalat talebi normal olarak düşecektir. Pek tabiidir ki, AB ve ABD’nin ambargosu Rusya ile ticarette Türkiye için yeni fırsatlar yaratmaktadır, fakat 2014 itibariyle 32 milyar (25 milyarı ithalat 7 milyarı ihracat) dolar olan ticaret hacminin mevcut ticari ilişki yapısında üç kat artarak belirlenen hedefe ulaşması hiç kolay görünmemektedir. Bu noktada önemli olan, Rusya’ya olan ihracatın ithalatı karşılama oranıdır ki, bu da zaten %23-24 gibi çok düşük bir orandır. İki ülke arasındaki dış ticaretin bu asimetrik yapısının değişmesine etkisi az olsa da ambargo sonrası Türkiye Rusya’ya tavuk, yumurta, süt, balık vb. gibi gıda satışını arttırabilir. Her ne kadar Türkiye ile dış ticaret yapılmak istense de, diğer bir ifadeyle her ne kadar daha fazla tarım ürünleri ve kümes hayvanları satılabilse, Türkiye’nin ürettiği daha ucuz beyaz eşya, elektronik eşya hatta otomotiv türü sanayi ürünleri ihraç edilebilse, yurt dışı müteahhitlik hizmetleri kapsamında daha fazla iş alınabilse de belirlenen hedef gerçekten yüksektir. Üstelik sözü geçen yaptırımlar nedeniyle Rusya ithal ikameci modele yönelmiştir. Örneğin Rusya tarım ürünlerine teşvik mekanizmasını yeniden ele almıştır ki bu modelle birlikte Türkiye’nin bu tür malların ihracatını arttırarak Rusya ile olan dış ticaret dengesizliğini gidermesi zorlaşabilir. Bu noktada Türkiye’nin, Rusya’da yatırım yaparak söz konusu teşviklerden yararlanması da dikkate alınması gereken bir seçenek olarak durmaktadır. Rusya’ya ihracatın arttırılabilmesi için acilen ele alınması gereken birkaç temel sorun zikredilmektedir. Örneğin Rusya’ya olan ihracatın yarısından fazlasının karayolu ile yapıldığı düşünüldüğünde, ihracatı arttırabilmesi için Türkiye’nin mevcut tır kotasının arttırılması çok önemlidir. Ayrıca Gümrük Birliği nedeniyle önemli ölçüde AB ile ticaret yapan Türkiye; hijyen, hormon vb. açılardan AB standartlarına göre belgeler hazırlamaktadır. Fakat Rusya’nın istediği belgeler farklı olduğundan bu konuda bilgi sahibi olmayan ihracatçılar sıkıntı yaşamaktadırlar. Dolayısıyla bu konunun da süratle ele alınması iyi olacaktır [ii].

Üst Düzey İşbirliği Konseyi toplantısı çerçevesinde özellikle enerji alanında alınan bir dizi kararın etkileri üzerinde de durmak gerekir. BOTAŞ ile Gazprom arasında imzalanan belge ile birlikte, enerji bakanlıkları arasında imzalanan enerji verimliliği, enerji tasarrufu ve yenilenebilir enerji kaynakları alanında iyi niyet memorandumu, bunların ötesinde Rosatom ile Türkiye Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı arasında nükleer enerji alanında imzalanan memorandum dikkate değer hususlar olarak zikredilebilir.

Yerli ve yabancı basında, Putin’in, Avrupa Komisyonu’nun Güney Akım ile ilgili tutumu ve Komisyon ile görüşmeler yapmak için projeyi donduran Bulgaristan’ın boru hattı inşaatına izin vermemesi nedeniyle Güney Akım Doğalgaz Hattı Projesinin gerçekleştirilmesine devam edemeyeceğini belirtmesi, bunun yerine ilk defa 2006′da gündeme gelen yıllık 63 milyar metreküp kapasiteli Mavi Akım 2 projesini Türkiye ile gerçekleştirme niyetini yeniden gündeme getirmesi önemli bir hamle olarak değerlendirilmiştir ve gerçekten de bir satranç hamlesi niteliğindedir.  Bilindiği gibi Avrupa’nın Rus doğal gazına olan ihtiyacının bir bölümünü karşılama düşüncesiyle ortaya çıkan Güney Akım Doğalgaz Hattı Projesi, zamanında Ukrayna’dan kaynaklanan doğalgaz kesintilerinden korunmak amacıyla gündeme gelmişti. Karadeniz altından döşenecek bir boru hattıyla Rus doğal gazını Bulgaristan üzerinden Avrupa’ya taşımayı amaçlayan bu projeye; AB’nin bir bütün olarak -zaten yüksek oranda Rus doğal gazına bağımlı olmaları [iii] nedeniyle- sıcak baktıklarını söyleyemeyiz. Bir başka deyişle Güney Akım projesine en çok ilgi duyan ülkeler Doğu Avrupa ülkeleridir, fakat Avrupa Komisyonu bu ülkelerin beklenti ve taleplerini her zaman hesaba katmamaktadır.

Tam da bu nokta da Putin’in hamlesi önemli hale gelmektedir. Bu nedenle yeni projenin Avrupa’da ve dünya piyasalarında kabul görmesi biraz zaman alabilir. AB ülkeleri Güney Akım konusunda kendi istedikleri bir düzene göre Rusya’yı yönlendirebileceklerini düşünmekteydiler. Çünkü bu projede yer alan ülkeler, Bulgaristan gibi AB’nin kontrol edebileceği ülkeler idi. AB, enerji alanında Avrupa’nın Rusya’ya daha fazla bağımlı hale gelmesini önlemek, bu nedenle doğalgaz kaynaklarını ve güzergahları kendi denetimi altında tutmak istemesine rağmen, Rusya AB pazarına doğal gaz satarken kuralları kendi belirlemek istemektedir. Bu şekilde Rusya, yanına Türkiye’yi de alarak Avrupa’ya karşı pazarlık gücünü arttırdığını düşünmektedir. Çünkü Türkiye özellikle son dönemlerde Avrupa tarafından çok kontrol edilebilir bir ülke olmayacağı izlenimi vermektedir. Nitekim, özellikle Doğu Akdeniz’de İsrail ve Kıbrıs Rum Kesimi ile yaşadığı problemler sonrasında Türkiye, AB ile kısa vadede müzakerelerde daha fazla ilerleme kaydedemeyeceğinin de farkına varmış durumdadır. Bu durumda hem doğal gaz ithalatında Rusya’ya bağımlılığı hem de konjonktürel olarak AB ile mevcut görüş ayrılıkları nedeniyle Türkiye için de Rusya ile işbirliği önemli bir seçenek durumuna gelmiştir.

Türkiye’nin jeopolitik konumu nedeniyle enerji köprüsü ve onun da ötesinde bölgesel bir hub olma arzu ve çabası içinde olduğu bilinmektedir. Putin’in teklifini en azından bu yönüyle müzakere edilebilir bulunmasını da, Ankara’nın ‘enerji köprüsü olma’ amacına uygun düşmesi ile açıklayabiliriz. Öte yandan bilinmektedir ki Azerbaycan ile yapılan anlaşma Türkiye’nin bu konudaki amacına hizmet etmektedir. Türkmenistan’dan gelecek gazın Türkiye üzerinden Avrupa’ya iletilmesi konusunda da Türkiye’nin isteği açıktır. Benzer şekilde yine Kuzey Irak’tan gelecek gazın Türkiye üzerinden Avrupa’ya iletilmesi konusunda Türkiye’nin çalışmaları bilinmektedir. Doğu Akdeniz kıyılarında İsrail’in ve Kıbrıs Rum Kesiminin bulduğu doğal gaz rezervlerine de Türkiye’nin ilgisiz kalmadığını söyleyebiliriz. Tüm çabalar veri iken, Rusya ile planlanan yeni projeyle, Türkiye’ye verilecek 14 milyar metreküp doğal gazın dışında geri kalan yaklaşık 50 milyar metreküpün Türkiye-Yunanistan sınırına taşınması ve buradan dağıtılması düşünülmektedir. Putin bu hamleyle esasında Türkiye üzerinden AB’ye ulaştırılabilecek yukarıda bahsedilen diğer doğal gaz seçeneklerinde de masada bulunma ve söz söyleme hakkını elde etmiş olmaktadır.

Trakya’da kurulacak bir hub ile Rusya, 50 milyar metreküp ile hub’ın ana tedarikçisi olmayı ve Avrupa’nın doğal gaz arzını çeşitlendirmek amacıyla ele aldığı diğer alternatfileri dışlamayı düşünmüş olabilir. Çünkü düşünülen haliyle yeni hub projesi, İran, Kuzey Irak, İsrail, Güney Kıbrıs ve Türkmenistan’ı Avrupa’nın gelecekteki gaz talebi projeksiyonu bağlamında rahatsız edebilecek niteliktedir. Ayrıca bu hamlesiyle Rusya; Türkiye ve Azerbaycan’ın kendinden bağımsız olarak geliştirdikleri TANAP projesinde de bir anlamda ben de buradayım demiştir. Yani, projenin TANAP’ı olumsuz etkileyip etkilemeyeceği dikkatle değerlendirilmesi gereken bir husustur. Çünkü Trakya’da bir enerji hub’ının oluşması, gazın orada fiyatlandırılıp Avrupa’ya ihraç edilmesi anlamına gelmektedir. Bu yeni oluşan denkleme göre hem Azeri gazını taşıyacak TANAP, hem de Rus gazını taşıyacak bu yeni boru hattı hub’a doğal gaz ulaştıracaktır. Her iki proje de aynı anda yürüyebilir ama burada zamanlamalarına dikkat etmek gerekecektir. Çünkü hangi gazın daha önce Avrupa’ya ulaşacağı konusu, diğer alternatifi zorlayacak niteliktedir. Türkiye’nin TANAP’ta proje ortağı olması nedeniyle enerji arz güvenliği açısından gelecekte TANAP’ı olumsuz etkileyecek kararlar almaması daha rasyonel bir tercih olacaktır.

Anlaşmanın kazan-kazan prensibine dayandığı görülmektedir. Güney Akım projesi yaklaşık 40 milyar dolar gibi yüksek yatırım bedeliyle, ekonomisi zayıflayan Rusya’yı zorlayacak nitelikte idi. Bu yeni hat ile Rusya’nın yaklaşık 10 milyar dolar tasarruf sağlayabileceği söylenmektedir. Petrol fiyatlarındaki düşüşün yanı sıra ambargoların Rusya ekonomisini önemli ölçüde etkilediği bir ortamda bu maliyet azalışının Rusya için oldukça avantajlı olduğu söylenebilir. Batılı gazeteler Putin’in Avrupa karşısında kaybettiğini iddia etse de, söz konusu hamle ile hem zaten %58 gibi bir oranla egemen olduğu Türkiye pazarında gücünü arttırma hem de Türkiye üzerinden Avrupa’ya ulaşma imkanı elde eden Rusya, bu noktada Kuzey Irak, İran, İsrail, Kıbrıs Rum Kesimi, Türkmenistan gibi diğer alternatifleri dışlama şansını da elde etmiş olmaktadır.

Oyunda Türkiye’nin kazancı şartlara ve alacağı kararlara bağlıdır. Dış politika konularında iki ülke arasında yapısal görüş ayrılıkları söz konusudur. Bu görüş ayrılıklarının da her zaman ekonomik ilişkileri etkileme potansiyeli vardır. Ayrıca Rusya bu yeni hat ile Türkiye pazarına ilave doğal gaz satma fırsatı yakalamaktadır. Türkiye’nin doğal gaz ithalatında %58 gibi yüksek bir oranda Rusya’ya bağımlı iken bu tür bir ortaklığın bağımlılığı daha da artırma tehlikesi söz konusudur. Mavi Akım üzerinden 16 milyar metreküp Batı hattından 10 milyar metreküp doğal gaz alımı yapan Türkiye 2015 planına göre BOTAŞ ve özel sektör aracılığıyla Rusya’dan 30 milyar metreküp doğal gaz almaayı planlamaktadır. Yeni boru hattının kapasitesi Türkiye’nin Rusya’dan aldığı gaz miktarının iki katından fazla bir miktara karşılık gelmektedir. Kısacası, Türkiye’nin kolaycılık hastalığına kapılmadan durumu lehine değerlendirmesi gerekmektedir.

Enerjide ithalata bağımlılık ülkenin dış politikası ile ilişkili bir konudur. İthalat bağımlılığı, bir ekonominin normal fonksiyonlarını yerine getirebilmesi için yabancı kaynaktan elde edebileceği bir mala dayanması anlamına geldiğinden, bağımlılık kaçınılmaz bir şekilde ülkenin dış politikasını etkiler ve arzı tehlikeye atabilecek hamlelerden kaçınma ihtiyacı bir ölçüde ülkenin daha geniş bir dış politika açılımı yapamamasına yol açar. Bu gelişmelerden bağımsız olarak Türkiye’nin enerji arz güvenliğini sağlama adına tek ülkeye bu denli bağımlı olma durumundan kurtulması gerekir. Rusya doğal gazın büyük bölümünü Türkiye’ye verecek olursa bağımlılık daha da artar. Karşılıklı bağımlılık sağlanabilirse bunun bölgesel yansımaları da olur. Türkiye gelinen noktada diğer arz kaynaklarının da hub’a ulaştırılmasını sağlamalıdır. Ancak bu durumda bu oyundan kazançlı çıkabilir.


[i]    Nazım Cafeov, “Putin’in Türkiye seferi, mesajlar, teklifler, imkanlar”, Erişim tarihi: 03.12.2014, http://az.apa.az/news/364483

[ii]    Haberler.com, “Rusya ile 100 milyar dolarlık ihracatın önünde 4 engel”, Erişim Tarihi: 01.12.2014, http:/haberler.com/rusya-ile-100-milyar-dolarlik-ticaretin-onunde-4-6737143-haberi/

[iii]   Uluslararası Enerji Ajansı, Eurostat ve FT verilerine göre Finlandiya, Estonya, Letonya, Litvanya, Çek Cumhuriyeti ve Bulgaristan %100, Slovakya, %99.5, Romanya %86.1, Polonya %79.8, Avusturya %71, Yunanistan %59.5, Slovenya %45.2, Macaristan %43.7, Almanya %35.7, İtalya %28.1, Fransa %15.6, Hollanda %11.2 oranında Rusya doğal gazına bağımlı durumdadırlar. Aktaran Al-Jazerera, “Rusya Güney Akumdan neden vazgeçti?”, Erişim Tarihi: 03.12.2014, http://aljazeera.com.tr/al-jazeera-ozel/rusya-guney-akimdan-neden-vazgecti

Nevzat Şimşek / Avrasya Araştırma Enstitüsü


Yorum Yaz
Ad Soyad :
E-mail :
Yorum :

Green Pi Enerji

EcoGreen | Biyokütle - Biyogaz - Güneş Enerjisi Santralleri



   GÜNCEL ENERJİ KÖŞE YAZILARI

   TÜM ENERJİ KÖŞE YAZARLARI VE YAZILARI>>

DİL SEÇİMİ:

  • Turkish
  • English

ENERJİ HABERLERİ KATEGORİSİ

SİTE İÇİ ENERJİ ARAMALARI

Enerji Sektörü İş İlanları & Kariyer

Enerji Kütüphanesi



WhatsApp chat