Kategori : DOĞALGAZ ENERJİSİ, ENERJİ GÜNDEMİ - Tarih : 26 Kasım 2013
Türkiye, 2008 yılında ortaya atılan İran doğal gazının Avrupa içlerine götürülmesine ilişkin projeyi yeniden canlandırabilir ve bu projeyi Güney Gaz Koridoru’na dahil edebilir. Hazar Strateji Enstitüsü (HASEN) Uzmanı Cemil Ertem, dünya petrol rezervlerinin yüzde 10′unu, doğal gaz rezervlerinin de yüzde 17′sini elinde bulunduran İran’ın bunları kullanamadığını belirterek, “Türkiye, 2008 yılında ortaya atılan İran doğal gazının Avrupa içlerine götürülmesine ilişkin projeyi yeniden canlandırabilir ve bu projeyi Güney Gaz Koridoru’na dahil edebilir” dedi.
İran ile nükleer müzakerelerde anlaşmaya varılmasına ilişkin değerlendirmelerde bulunan Ertem, bu anlaşmanın ortaya çıkardığı sürecin, Türkiye’nin, bölgesinde öteden beri izlediği demokratik ve dışa açık ülkelerle yapıcı ilişkiler ve bölgede demokratikleşmeyle entegrasyonun sağlanması çizgisiyle örtüştüğünü vurguladı.
Türkiye ile İran’ın ticaret hacminin, ambargo olmaması halinde 30 milyar dolar sınırını aşmış olacağını ancak ambargoya rağmen 22 milyar dolar seviyesine ulaştığını belirten Ertem, kıymetli madenlere uygulanan yaptırımın kaldırılmasının Türkiye’nin İran ile ticaret hacmini yukarı çekecek bir faktör olduğunu söyledi. Ertem, “Fiyatlar rekabetçi bir fiyatlamaya doğru gidecektir. Ancak brent petrol fiyatlamasında yakın zamanda sert düşüşler beklenmemeli” ifadesini kullandı.
İran’ın otomotiv, petro-kimya ve buna bağlı sektörlerde çok önemli bir pazar olduğuna dikkat çeken Ertem, şunları kaydetti: “İran’ın yakın gelecekte bir enerji oyuncusu olarak küresel pazara dahil olması, enerji fiyatlarında arz yönlü çarpıklığı geriye itecek ve burada normalleşme sağlayacak. Finansal piyasalar, İran’ı şimdiye değin, Kuzey Kore ile birlikte en büyük jeopolitik risk olarak gördü. Bu anlaşmadan sonra dünya finansal piyasasındaki jeopolitik risk katsayısı düştü. Bu durum şüphesiz büyüme ve global krizden çıkış beklentilerini ve borsalarda dış ticarete konu olan emtialarda faaliyet gösteren reel sektör bazlı yukarı taşıyan bir etki yapacak. Bu olumlu etki özellikle Güney Avrupa ve Türkiye için önümüzdeki dönemde daha yoğun olarak hissedilecek.”
“İran Merkez Bankasına yönelik yaptırımlara dokunmuyor”
Anlaşmanın, İran ekonomisinde sınırlı bir iyileşme sağlayacağını vurgulayan Ertem, anlaşmanın petrol ve diğer sektörlerdeki ihracatla İran ekonomisine yaklaşık 7 milyar dolarlık katkı sağlayacağını kaydetti. Ertem, İran’ın yaptırımlardan muhtemel zararının 120 milyar dolara ulaştığını bildirerek, anlaşmanın İran Merkez Bankası üzerindeki yaptırımlara dokunmadığını, bu nedenle de İran’daki yabancı sermaye birikiminin henüz devreye girmediğini söyledi.
Anlaşmada İran’ın enerji pazarına yalnız ham petrolle değil, işlenmiş petrol ürünleri ve kesintisiz doğal gaz ihracatıyla dahil olmasına yönelik bir uygulamanın ortada olmadığının altını çizen Ertem, “Finansal alanları kapsayan ve enerjideki tüm kısıtları kaldıran bir yöne doğru genişlerse ve İran demokratik reformları hızlı yaparsa Türkiye-İran ticaret hacmi 100 milyar dolar hedefini önüne koyabilir ve bölge ekonomisini belirleyen çok önemli bir ekonomik çevrim ortaya çıkar” diye konuştu.
“İsrail’in artık bir İran sorunu var”
Cemil Ertem, İran’ın bölgedeki hatta dünyadaki enerji dengelerini değiştirecek petrol ve doğal gaz ihracatçısı olmasının Türkiye ile yapacağı anlaşmalara bağlı olduğunu belirterek, İran ve Türkiye’nin İran doğal gaz kaynaklarını Avrupa içlerine götürmek üzere anlaşmaya vardığını ancak bunun İran’a uygulanan ekonomik kısıtlar nedeniyle kağıt üzerinde bekletildiğini anımsattı. Ertem, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Dünya petrol rezervlerinin yüzde 10′unu, doğal gaz rezervlerinin de yüzde 17′sini elinde bulunduran İran bu zenginliğini kullanamıyor. Türkiye, 2008 yılında ortaya atılan İran doğal gazının Avrupa içlerine götürülmesine ilişkin projeyi yeniden canlandırabilir ve bu projeyi Güney Gaz Koridoru’na dahil edebilir.
Öte yandan Güney Ticaret Koridoru, İran ekonomisinin dışa açılmasıyla çok önemli bir ticaret ağı olacaktır. Enerji ve ticaret ağları Irak’tan başlamak üzere, bütün bu bölgenin İran’ı da içine alarak büyük bir ekonomik entegrasyona gittiğini bize gösteriyor. İran’ın Batı ile anlaşmasına İsrail Netanyahu yönetimi ve Suudi Arabistan karşı çıkmaktadır. İsrail’in artık Filistin’den daha fazla bir İran sorunu var. Suudi Arabistan ise enerjide tekeli kırılacağı için İran’ın dışa açılmasını istemiyor.”
Kaynak: Enerji Enstitüsü