Kategori : ENERJİ GÜNDEMİ, ENERJİ VERİMLİLİĞİ - Tarih : 01 Şubat 2013
Geçtiğimiz yıl 5 milyon tondan fazla çimento üretimi gerçekleştiren Nuh Çimento, sürdürülebilir enerji alanındaki yatırımlarına devam ediyor. AB Çevre Fonu’ndan aldığı 10 milyon euro teşvikle çimento sanayine Avrupa’nın en büyük ‘Arıtma Çamuru Kurutma Tesisi’ni kazandıran firma, 2012′de 70 bin ton evsel ve endüstriyel atığı işleyerek ekonomiye yeniden kazandırdı.
Bölgedeki sanayi kuruluşlarının yanı sıra Kocaeli Büyükşehir Belediyesi’nin insan sağlığı açısından son derece zararlı olan ve kanserojen etkisi olduğu belirlenen evsel atık çamurlarını fabrika bacalarından çıkan 300 derecenin üzerindeki sıcaklık ile kurutan firma, elde edilen tozu prosesinde kömür yerine alternatif yakıt olarak kullandı. Firma ayrıca geçtiğimiz aylarda devreye aldığı 5 ton/saat kapasiteli Atıktan Türetilmiş Yakıt (ATY) besleme sitemiyle de yıllık 10 bin ton CO2 azaltımının yapılmasını planlıyor.
Sürdürülebilir enerji konusundaki yatırımlarla pek çok firmaya örnek olduklarını ifade eden Nuh Çimento Yönetim Kurulu Başkanı Atalay Şahinoğlu, Hereke Tesisleri’nde bugüne kadar 30 milyon doların üzerinde yatırım gerçekleştirdiklerini kaydetti. Yapılan yatırımlarla ilgili özellikle AB ülkelerinden övgüler aldıklarını dile getiren Şahinoğlu, “Gerçekleştirdiğimiz tüm bu yatırımlarla Marmara Denizi’nin temizlenmesine, katı atık depolama sorununun engellenmesine ve depolama esnasında oluşan sera gazlarının havaya karışmasına engel oluyoruz” dedi.
‘Çevreci geçinmiyorum çevreciyim’
Belediyelerin arıtma tesislerinden ile sanayiden gelen çamur atıklarının yüzde 60-70 oranında sıvıyı absorve ettiğini ve kanserojen etkisinin çok büyük olduğunu dile getiren Atalay Şahinoğlu, söz konusu atıkların daha önceden tarlada gübre olarak kullanıldığını, Çevre Bakanlığı’nın fonksiyonlarının artmasına bağlı olarak da yasaklandığını hatırlattı.
Çevreye verdiği önemi ‘çevreci geçinmiyorum çevreciyim’ sözleriyle dile getiren Şahinoğlu, çevreciliğin lafla değil bilinçlenmekle mümkün olabileceğini kaydetti. Bazı sanayicilerin ‘istihdam yaratıyorum, vergi ödüyorum’ gibi söylemlerin arkasına sığındığını ve bun söylemlerin çevrecilikle bağdaşmadığını kaydeden Şahinoğlu, “Bunu da kabul etmiyorum. İnsaflı olmak böyle bahanelerin arkasına sığınmamak lazım” diye konuştu.
Devletin bacasından yüksek ısı çıkan tüm tesislere özellikle de çimento ve demir çelik firmalarına bu tip yatırımları zorunlu kılması gerektiğini dile getiren Atalay Şahinoğlu, Türkiye’nin enerjide dışa bağımlılığının önüne ancak bu yolla geçilebileceğini kaydetti. Cari açığın en önemli giderinin enerji olduğunu kaydeden Şahinoğlu, şöyle konuştu: “Bizim yaptığımız bu dönüşüm elbette ki sıfır maliyet değil. Ama yapılan yatırım geçen zamanda kendini amorti ediyor. Biz çamuru hem enerji maliyeti olmadan kurutuyoruz hem de havaya bırakılan karbondioksit oranını azaltıyoruz. Elde ettiğimiz yakıtın 3 bin kalori gibi bir özelliği var. Çevreye sağlayacağımız daha değerli bir şey yok. Bunu tüm çimento fabrikalarına ve belediyelere söylüyorum. Bunlar bir rekabet unsurundan çok memleket ekonomisine yapılan bir hizmettir.”
‘Garantici ve ürkeğim’
AB ülkelerinde yaşanan ekonomik daralmaya rağmen üretilen 5 milyon tondan fazla çimento ve klinkerin büyük bir bölümünün bu ülkelere ihraç edildiğini söyleyen Atalay Şahinoğlu, 2013 yılında tehlike arz eden bir durumun olmadığını ileri sürdü. İnşaatla ilgili gerçekleştirilen toplantıları ve bankacıların tutumlarını hassasiyetle takip ettiğini söyleyen Şahinoğlu, “Hatırlarsanız 2008′de başlayan ekonomik kriz ABD kökenliydi ve inşaat sektöründeki kredi mekanizmasının batışıyla ortaya çıkmıştı. Benim esas korkum her zaman bu olmuştur. O nedenle atacağım adımlarda daima garantici ve ürkeğimdir” diye konuştu.
“Ama görüyorum ki inşaat kredileri bankaların toplam kredi portföyü içerisinde az bir oranı kapsıyor” diye sözlerine devam eden Şahinoğlu, “O nedenle tehlike görmüyorum. Finans kesimi bunu söyleyebiliyorsa rahat olmak lazım. Hükümetin 2023 hedefleri var. İnşaat son derece dinamik bir sektör. Ne üretilen çimentonun satışında ne de inşa edilen konutların satışında bir problem yaşanacağını zannetmiyorum. Özellikle kentsel dönüşüm çok önemli bir reformdur. Ancak, unutulmamalı ki uygulama sistemi çok daha önemli. Deprem kuşağında olan bu tabiat cenneti memleketimizi o kadar hovardaca kullanmışız ki. Depremde yıkılan konutlardan karot alıyorsunuz. C30 olan asgari ölçünün C6′lara kadar düştüğünü görüyorsunuz. Böyle konut inşaatı yapmak cinayettir” açıklamalarını yaptı.
Kaynak: Enerji Enstitüsü