Kategori : ENERJİ GÜNDEMİ, RÜZGAR ENERJİSİ & RES - Tarih : 14 Ekim 2014
Tüm dünyada artan nüfusa ve ilerleyen teknolojiye bağlı olarak kişilerin elektrik enerjisine olan ihtiyaçları da artış göstermektedir. Elektrik enerjisi üretiminde kullanılan mevcut fosil kaynakların sonlu olması, gün geçtikçe azalmaları ve bir gün tükenecek olmaları nedeniyle, bir yandan elektrik enerjisi tasarruf çalışmaları sürdürülürken diğer taraftan da yenilenebilir kaynaklar kullanılarak elektrik enerjisi üretilmesi üzerinde çalışmalar büyük bir hızla devam etmektedir. Yenilenebilir kaynakların elektrik enerjisi üretiminde kullanılması için yapılan çalışmaların dışa olan bağımlılığı azaltmasından dolayı, ülkelerin geleceği için önemi açıktır. Bu kapsamda yürütülen çalışmalardan bir tanesi de son yıllarda Dünyada ve özellikle Avrupa’da büyük bir gelişim gösteren rüzgâr potansiyellerinin kullanılmasıyla elektrik enerjisi üretilmesidir.
Yerli, Doğal Ve Tükenmeyen
Rüzgâr enerjisi yerli, dışa bağımlı olmayan, doğal ve tükenmeyen, gelecekte de aynı oranda temin edilebilecek, asit yağmurlarına ve atmosferik ısınmaya yol açmayan, CO2 emisyonu olmayan, doğal bitki örtüsü ve insan sağlığına olumsuz etkisi bulunmayan, fosil yakıt tasarrufu sağlayan, radyoaktif etkisi olmayan, teknolojik gelişimi hızlı, döviz kazandırıcı bir kaynaktır. Ayrıca kısa sürede devreye alınabilmekte ve kısa sürede demonte edilebilmektedir. Bunun yanı sıra istihdam olanağına sahiptir ve fiyat artma riski yoktur. Tüm bu olumlu katkılarının yanında gürültü, görsel ve estetik kirliliği, kısmi kuş ölümleri, 2-3 km’lik alan içinde radyo ve TV alıcılarında parazitlere neden olması, gibi bir takım dezavantajları vardır.
Fakat rüzgâr türbini teknolojisinde gelinen bugünkü nokta, tüm bu olumsuz etkileri son derece azaltmış durumdadır ve tolere edilebilir. İlk türbin modelleri yeni ve daha büyük modellerine göre daha gürültülüyken şu andaki modern türbinler oldukça sessizdirler. Kuş sığınakları ve kuşların toplu olarak yaşadıkları yerlere rüzgâr santralı kurulmamasına dikkat edilerek ve önemli kuş göç yolları da rüzgâr santralı kurulmasında göz önünde bulundurularak kuş ölümlerinin en aza indirilmesi söz konusudur. Görüldüğü gibi bu kadar çok avantajlara sahip bir enerji kaynağı olan ve oldukça yüksek bir potansiyele sahip olduğumuz rüzgârdan elektrik enerjisi üretiminde faydalanılması şüphesiz kaçınılmazdır.
Ege, Marmara Ve Doğu Akdeniz Kiyilarindaki Zenginlik
Rüzgâr potansiyeli bakımından zengin olan bölgelerimiz Ege, Marmara ve Doğu Akdeniz kıyılarıdır. Elektrik İşleri Etüt idaresi tarafından hazırlanan “Türkiye Rüzgar Atlası”na göre yerleşim alanları dışında 50m yükseklikteki rüzgar hızları, Marmara, Batı Karadeniz, Doğu Akdeniz kıyılarında 6,0 – 7,0 m/sn, iç kesimlerde ise 5,5 – 6,5 m/sn civarında, Batı Akdeniz kıyılarında 5,0 –6,0 m/sn iç kesimlerde 4,5 – 5,5 m/sn, Kuzey –Batı Egede ise kıyılarda 7.0-8.5 m/sn, iç kesimlerinde ise 6.5-7.0 m/sn’dir. Diğer taraftan ABD’nin uzay çalışmaları ile saptadığı meteorolojik veriler, Türkiye’nin rüzgâr enerjisi bakımından zengin olduğunu göstermektedir. Türkiye’nin bulunduğu coğrafi yöreye bağlı olarak komşu ülkelerde ve bölge ülkelerinde yapılmış ölçüm verileri de bu bulguyu desteklemektedir.
Türkiye’de Rüzgâr Enerjisi Potansiyeli
Türkiye’nin bugünkü teknik koşullarda rüzgar enerjisi teknik potansiyeli 88000 MW, ekonomik potansiyelinin ise 10000 MW civarında olduğu tahmin ediliyor. Wijk, A.J.M. Van ve Coelingh J.P.’ nin 1983 yılında yapmış oldukları “OECD ülkelerinde Rüzgar Potansiyeli” çalışmasında,Türkiye’nin teknik potansiyeli 83 GW, üretim potansiyeli ise 166 TWh/yıl’ dır. Buna karşılık Türkiye’nin toplam kurulu rüzgar gücü 2958,45 MW’tır. 2013 yılında rüzgardan üretilen elektrik enerjisi 7179 GWh’tir ve bu değer üretilen toplam elektrik enerjisinin %3,1’ine karşılık gelmektedir.
Ülkemizde 2014 yılında 465 MW rüzgar santrali işletmeye alınarak yıl sonu itibarı ile; işletmede olan 3424 MW kurulu güce sahip 39 adet rüzgar santrali, inşaat halinde olan 1162 MW kurulu güce sahip 39 adet rüzgar santrali, EPDK tarafından lisans verilmiş 5385 MW’ı aşan kurulu güçte 164 adet rüzgâr enerji santral projesi bulunmaktadır. İnşaat halinde olan rüzgar santralı projelerinin %48,20’si 560,45 MW ile Ege bölgesinde %,35,48’i toplam 412,55 MW ile Marmara bölgesinde, %12,54’ü 145,8 MW ile Akdeniz bölgesinde, %3.78’i ise 145,8 MW ile İç Anadolu bölgesindedir. Bu santrallerin devreye girmesi ile yılda 22,514 GWh’lik elektrik üretiminin, bir deyişle yaklaşık Türkiye’nin bugünkü toplam elektrik enerjisinin %9,7’sinin sağlanabileceği tahmin edilmektedir.
Dünyadaki Enerji Rezervlerinin Durumu
Dünyadaki enerji rezervlerinin durumu dikkate alındığında, rüzgar enerjisinden yararlanmanın, hem çevresel hem de kaynak varlığı açısından önemli olduğu anlaşılmaktadır. Dünya enerji rezervi tükenme yılı yaklaşık olarak kömür için 200 yıl, gaz için 65 yıl, petrol için 40 yıl ve rüzgâr için ise sonsuzdur. Potansiyel fosil kaynaklı enerji rezervlerinin gelecekte tükenecek olması, şu anda büyük bir bölümünü ithal eden bir ülke olarak Türkiye’yi, artacak olan fiyatlardan ve teminindeki problemlerden dolayı zora sokacaktır. Bu nedenle elektrik enerjisi üretimini yenilenebilir kaynaklara doğru yönlendirmemiz, mevcut hidrolik kaynaklarımız ile birlikte rüzgar enerjisinden faydalanmamız gerekmektedir.
2020 yılında şu anki elektrik enerjisi tüketiminin iki katına çıkması durumunda bile dünyanın tüketeceği elektrik enerjisinin %12’sinin rüzgârdan karşılanabileceği şeklinde ileriye dönük çalışmalar mevcuttur. 2020 yılında küresel elektrik talebinin %12’sinin rüzgârdan sağlanacağı varsayımıyla 10771 milyon ton CO2 azalması elde edilebilecektir. Bu da çevreye yayılan CO2 gazının önemli oranda azalacağı anlamına gelmektedir.
Rüzgâr Enerjisi Lisansı Nasıl Alınıyor?
Rüzgâr enerjisi lisansı alan bir şirketin projeye devam edebilmesi için öncelik olarak TEİAŞ ile bağlantı anlaşması yapması gerekiyor. TEİAŞ anlaşmasını tamamladıktan sonra Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın imar planını onaylaması gerekiyor. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın imar planını onaylaması için de 30’un üzerinde kamu kurumundan olumlu görüş alınması gerekiyor. Eğer arazi Orman Bakanlığı veya Hazine’ye aitse yatırımcıyı uzun ve meşakatli bir süreç bekliyor.
Diğer görüşler için; örnek verecek olursak Karayolları Genel Müdürlüğü, Devlet Su işleri gibi kurumlardan alınan görüşler; yatırımcı için imar planı onay süreci oldukça uzun ve sıkıntılı olarak ilerliyor.
Birçok yatırımcı haklı olarak imar planı onay sürecinde bir sürpriz yaşamaktan korktuğu için, rüzgâr türbini siparişlerini vermek istemiyor. Ayrıca imar planı olmayan bir rüzgâr projesi için de kredi bulma ve türbin siparişi cabası.. Kuş göç yolu, hava koridoru, radar (Askeri veya meterolojik), doğa koruma alanı, milli park gibi farklı nedenlerle imar planları ret edilebiliyor.
Öz sermayesi güçlü olan şirketlerde, imar planında problem çıkabilir korkusuyla, imar onay süreci devam ederken kule ve türbin siparişini veremiyor. Siparişi verilen türbin teslimatı için de 8-12 aylık bir süre beklemesi gerekiyor. Türbin ve kule geldikten sonra da saha montajı, devreye alma, enerji nakil hattı çekilip en yakın trafoya bağlantı yapılması için; arazi koşullarına ve trafo uzaklığına bağlı olmak üzere; de 6-12 aylık bir süre gerekiyor.
Lisans İptallerinin Nedenleri
EPDK’nın rüzgâr enerjisi yatırımlarında, gerçek yatırımcıyla “çantacı” olarak tanımlanan elinde bulunan rüzgâr lisanslarının pazarlamasını yapmaya çalışan kişi ve şirketleri bu şartları göz önünde bulundurarak çok dikkatli olarak ayırabildiğine inanıyorum. Elbette ülkemizde rüzgâr enerjisi kurulu gücünün hızla artırılması ve lisansı alınmış projelerin aktif hale dönüştürülmesi için de lisans iptalleriyle ilgili alınacak kararlar önemlidir. EPDK’nın rüzgar lisanslarını iptal etme kararının ardında siyasi nedenler aramak yerine, iptal edilen projelere göz atarsanız; projesi olmayan, yatırıma başlamamış, kule ve türbin siparişlerini vermemiş şirketleri içerdiğini görebilirsiniz.
Boşa esen rüzgarımız elektriğe dönüşsün düşüncesiyle hareket eden zihniyete uyararak, Türkiye’nin hali hazırda kurulu gücünün günden güne arttığını belirtmek ister, bu sözlerle sektörü baltalamak yerine; mevcut yasalar olsun, tarifeler olsun 2020 yılında yenilenebilir enerji santrallerinin kapasitesin 20 bin MW’a nasıl çıkarabiliriz sorusunu sorarak katkıda bulunabileceklerini belirtmek isterim.
( Not: Yatırımcı bir firmada lisanslı rüzgar santrali projesinin; proje koordinatörlüğünü yürütmekteyim. Yazımda geçen sıkıntıları 2 Mayıs’ta bütün lisanlı projeler yaşadığı gibi, bire bir olarak bizde yaşadık. Zaten meşaketli bu sürece birde siyasi eleştriler yönelterek zora sokmak yerine, yapıcı olup; bu sürece nasıl yararlı olabiliriz bunun üzerinde düşünülmesi gerektiğine inanıyorum. )
Yazan: Engin DENİZ – Enerji Sistemleri Mühendisi
Yayıncı: Enerji Gazetesi