Kategori : ENERJİ GÜNDEMİ, PETROL ve AKARYAKIT SEKTÖRÜ - Tarih : 31 Aralık 2015
Enerji konusunda 2015 yılının en önemli olayı nedir diye sorarsak, kuşkusuz bu sorunun cevabı, “petrol fiyatlarındaki dramatik düşüş” olacaktır.
Bu durumdan olumsuz etkilenen asıl aktör tabii ki petrol arz eden ülkeler. Özellikle de ülke ekonomilerini petrolle ayakta tutan ülkeler. Üstelik petrol ihraç eden ülkeler grubu olan OPEC ülkeleri, dünyada en düşük maliyetle petrol çıkarıyorlar.
OPEC ülkeleri içerisinde Kuveyt’in 1 varil petrol çıkarma maliyeti 8.50 dolar, Suudi Arabistan’ın 9.90 dolar, Irak’ın 10.70 dolar iken, Birleşik Arap Emirlikleri’nde bu rakam 12.30 dolar ve İran’da ise 12.60 dolar.
Petrol çıkarma maliyetleri bu denli düşük olmasına rağmen, petrol fiyatının 35 dolara doğru gitmesi, büyük risk bu ülkeler için. IMF tarafından hazırlanan Suudi Arabistan raporu da bu riski ilan etmiş oldu.
Hem 13 OPEC ülkesi içinde hem de dünyada petrol çıkarma maliyeti en düşük olan Suudi Arabistan’da, petrol gelirlerinin düşmesi bütçede de ciddi bir açık getirdi. Hatta petrol fiyatları bu şekilde devam ederse, Suudi Arabistan’ın 5 yıl içerisinde iflas noktasına geleceğini açıkladı IMF.
Suudi Arabistan iflas eder mi etmez mi şimdiden kestirmek zor, ancak bugünden şu çıkarsamayı rahatlıkla yapabiliriz. 2015 yılında olduğu gibi 2016’da da petrol arzı bu şekilde devam ederse, varil başına petrol fiyatı 20 doları bile görebilir. 80 doların altı için felaket senaryoları yazılan ülkeler için, anlaşılan o ki, 2016 yılı da petrolde zor geçecek.
Özellikle de petrol çıkarma maliyeti yüksek olan ülkelerin uzun dönemde bu fiyatlara dayanmaları çok zor. Örneğin petrol çıkarma maliyeti 35 doların üstünde olan ülkelerden Kolombiya, Norveç, ABD, Kanada, Brezilya ve İngiltere petrolden vazgeçebilirler. Çünkü petrol çıkarma maliyetini bile karşılayamayan bir üretimi devam ettirmenin bir anlamı yok.
Yani, petrol üreten, petrol gelirlerine bağlı ekonomileri olan ülkeleri 2016 yılı, 2015’den daha fazla zorlayacak. Ayrıca İran’ın petrol piyasalarına girme hazırlığı da var. Tabii ki bir de petrol ihraç eden ülkelerin içinde debelendikleri kısır döngü:Zaten petrol gelirlerine ihtiyaçları var, gelirin azalmasıyla daha fazla petrol arzına yönelecekler. Petrol arzının azaltılması konusunda farklı görüşler de, “arzı kısalım, petrol fiyatı yükselsin” yöntemini uygulamaz kılıyor.
HOLLANDA HASTALIĞI MI?
Petrol kaynakları bakımından zengin olan ülkeler, yıllarca petrolden elde ettikleri kazancın keyfini sürdüler. Ekonomik üretim için farklı sektörleri önemsemeyerek, tek bir sektörden gelen kolay geliri öncelediler. Hollanda’nın doğalgaz keşfetmesiyle, kaynakların büyük bölümü doğalgaz sektörüne aktarılmıştı. İhracatta tek bir ürüne odaklanılması, bu ürünün fiyatındaki ani bir değişme sonucunda ekonomide tüm dengeleri altüst etmişti.
“Hollanda Hastalığı” olarak bilinen bu durum, petrol arz eden ülkeleri de içine çekecek gibi görünüyor. Suudi Arabistan ve Rusya, Hollanda hastalığına yakalandıkları takdirde, bu hastalıktan kolay kurtulamayacakları belli. Eğer bugün Suudi Arabistan denilince petrol, Rusya denilince doğalgaz akla geliyorsa, bu iki ülkenin “Hollanda hastalığı”ndan fazlasıyla zarar görecekleri ortada.
Peki petrol fiyatlarındaki düşüş Türkiye ekonomisini nasıl etkiliyor?
Enerji ithal eden bir ülke olarak petrol fiyatlarının düşmesi, ülke ekonomisi için enerji ithalatına ödenen faturanın azalması ve cari açığın düşmesi demek. Ekonomik üretim sürecinde en yüksek maliyeti oluşturan enerji kaleminde bir rahatlama olacak. Enerji fiyatlarının pahalılığının enflasyon üzerinde baskı oluşturma riski de azalacak.
İçinde bulunduğumuz dönem, petrole sahip olmanın avantaj olduğu değil, risk olduğu bir dönem. Bu nedenle petrol ithal eden ülkeler, Türkiye gibi, bu dönemde oluşan fırsatları iyi değerlendirmek zorunda.
Kaynak: Enerji Enstitüsü