Kategori : ELECTRICITY ENERGY NEWS, ENERGY AGENDA NEWS - Tarih : 17 August 2020
TSKB Ekonomik Araştırmalar, yeni raporunda pandemi koşullarında küresel görünüm ve Türkiye ekonomisinin güncel durumuna ilişkin değerlendirmelerini paylaştı. “Toparlanma Arayışında Yapısal Dönüşümü Gözetmek” başlıklı rapor, orta vadeli küresel görünümde aşağı yönlü risklerin sürdüğüne dikkat çekiyor. İç talep ağırlıklı büyüme kompozisyonunun olası olumsuz yan etkilerinden kaçınmak için Türkiye’nin uzun vadeli ve hedef odaklı dış kaynak ihtiyacı olduğu kaydedilen raporda; küresel salgının, iktisadi, finansal ve sosyal yönleri olan çok boyutlu küresel kriz niteliğinde olduğu belirtiliyor. Raporda, “Çok boyutlu sorunun çok taraflı mücadelesindeki önemli paydaşlardan biri de kalkınma finansmanı kuruluşları. Yarının inşasının finansmanında kullanılacak fonlar, hem pandeminin etkilerini hem de ülkelerin kalkınma süreçlerini destekleyecek. Yeşil ve adil bir toparlanmayı hedefleyen, yapısal dönüşüm ve kalkınma odaklı fonlama imkânlarının önemi pandemi öncesi dünyaya göre daha da arttı. Türkiye’de de bu konulara odaklanan finansman imkânları, toparlanmanın daha iyi, daha yeşil ve daha adil olmasına katkı sunacak” görüşüne yer veriliyor.
Türkiye Sınai Kalkınma Bankası (TSKB), hazırladığı raporlarla COVID-19 salgınının dünya ve Türkiye ekonomisine etkilerini mercek altına almaya devam ediyor. TSKB Ekonomik Araştırmalar tarafından hazırlanan, “Toparlanma Arayışında Yapısal Dönüşümü Gözetmek” başlıklı yeni raporu da, salgının ekonomiler üzerindeki süregelen etkilerini analiz ederken, toparlanma sürecinde yapısal dönüşüm için çözüm önerileri sunuyor. Feridun Tur, Şakir Turan, Cem Avcıoğlu ve Gül Yücel tarafından hazırlanan çalışmada; dünya genelinde vaka sayılarındaki artışın sürmesinin ekonomik görünüm üzerindeki belirsizlikleri yüksek tuttuğu ve küresel toparlanmanın devamlılığına yönelik kaygıları beslediği belirtiliyor. 2’inci dalga kaygıları devam ederken, COVID-19 salgınının küresel olarak kontrol altına alındığından söz etmek için erken olduğuna vurgu yapılıyor. Orta vadeli küresel görünümde aşağı yönlü risklerin yüksek seyrettiğine dikkat çekilen raporda şu ifadelere yer veriliyor: “Gelişmiş ekonomiler arasında her ülkenin geniş parasal ve mali destek alanına sahip olmaması önemli bir sorunken, iç ve dış talepteki zayıflıklara ek olarak, gelişmekte olan ekonomilerin çoğunun salgın döneminde dış finansmana erişim konusunda güçlükler çekmesi, ekonomi politikalarında alanlarını sınırlıyor.“
Türkiye için dış finansmana erişim kritik önem taşıyor
Türkiye’de Merkez Bankası faiz indirimleri ve likidite desteklerinin yanında hükümetin aldığı mali ve yarı mail destek tedbirleriyle mayıs ve haziran ayında toparlanma yaşandığı kaydedilen raporda, normalleşme sürecinin kapasite kısıtlamalarına yol açmasının döviz kurlarındaki yükselişle birlikte enflasyon üzerinde kısa vadeli riskleri artırdığına dikkat çekiliyor.
Enflasyondaki yükselişin TCMB’nin para politikasında manevra alanını sınırladığı ve hizmet gelirlerinde yaşanan kaybın cari dengede bozulmaya yol açmasının makro-finansal riskler açısından ekonomi politikalarında temkinli bir duruşu gerekli kıldığına dikkat çekilen raporda, Türkiye’nin toparlanmasının sürdürülebilirliği için dış finansmana erişimin kritik önemini koruduğu belirtiliyor. Raporda “Küresel ticaret ve sermaye akımlarında kırılganlıkların yüksek olduğu bu ortamda, iç talep ağırlıklı bir büyüme kompozisyonunun olası olumsuz yan etkilerinden kaçınmak için Türkiye’nin uzun vadeli ve hedefe odaklı dış kaynak girişine ihtiyacı olduğunu düşünüyoruz” deniliyor.
Raporda öne çıkan diğer satır başları ise şöyle:
– Pandemi sürecinde alınan önlemler ekonomik faaliyeti genel çerçevede olumsuz etkilerken, bu etkinin boyutu alt sektörler bazında önemli farklılıklar gösteriyor.
– Turizm özellikle gelişmekte olan ülkelerde istihdam ve büyüme yaratırken, ödemeler dengesinde önemli bir rol oynuyor. Ancak COVID-19 krizi karantina süreci ve seyahat kısıtlamaları ile uluslararası seyahat aktivitesini durma noktasına getirdi. Üstelik virüsün yarattığı eşine rastlanmamış olumsuz etkiler, turizm sektörünün toparlanma sürecinin önceki krizlere göre daha uzun süreceğini gösteriyor.
– Yurtdışı satışların, sektörün toplam satışlarında yüksek paya sahip olduğu; otomotiv, diğer imalat ve giyim gibi sektörlerde ihracat daralmasının daha keskin olduğu dikkat çekiyor. Gelecek dönemde Türkiye ve Avrupa’nın normalleşme sürecindeki senkronizasyonun ihracat performansı açısından belirleyici olması bekleniyor.
– Ülkelerin küresel değer zincirleri üzerinden eklemlendiği günümüz dünyasında, küresel ekonominin karşılaştığı sorunlarla mücadelede uluslararası işbirliği önemini koruyor. Devletlerden özel sektöre, yerel finansal aktörlerden kalkınma finansmanı kuruluşlarına kadar sürecin tüm aktörlerinin nitelikli toparlanmayı sağlayacak politikalarda üzerine düşeni yapması gerekiyor.
– Pandemi kaynaklı resesyonun gelir dağılımı üzerinde olumsuz etkiler yaratacağına ilişkin çalışmalar dikkat çekiyor. Geçtiğimiz yıllarda toplumsal cinsiyet eşitliği alanında elde edilen kazanımlar pandemi nedeniyle tehdit altındayken, gençlerin, kadınların ve düşük gelir grubundaki çalışanların uzaktan çalışma imkanlarının olmaması da krizin yol açabileceği yapısal sıkıntılara işaret ediyor.
– Bu riskler ışığında toparlanmanın yapısal dönüşümü sağlayacak yatırımların desteğiyle gerçekleşmesi, bununla uyumlu olarak iklim krizinin etkilerini de dikkate alan bütüncül bir çerçeve çizilmesinin önemi pek çok aktör tarafından dile getiriliyor.
– Birleşmiş Milletler pandemi süreci sonrası uygulanan politikaların “daha iyi toparlanmaya” odaklanmasını öneriyor.
– IMF “yeşil toparlanma” çağrısı yaparken, ILO istihdamı gözeten toparlanmada “yeşil işler” vurgusunu öne çıkarıyor.
– Küresel salgın, iktisadi, finansal ve sosyal yönleri olan çok boyutlu bir küresel kriz niteliğinde. Çok boyutlu sorunun çok taraflı mücadelesindeki önemli paydaşlardan biri de kalkınma finansmanı kuruluşları. Yarının inşasının finansmanında kullanılacak fonlar, hem pandeminin etkilerini hem de ülkelerin kalkınma süreçlerini destekleyecek. Yeşil ve adil bir toparlanmayı hedefleyen, yapısal dönüşüm ve kalkınma odaklı fonlama imkânlarının önemi pandemi öncesi dünyaya göre daha da arttı. Türkiye’de de bu konulara odaklanan finansman imkanları, toparlanmanın daha iyi, daha yeşil ve daha adil olmasına katkı sunacak.