Kategori : ENERJİ GÜNDEMİ, ENERJİ VERİMLİLİĞİ - Tarih : 10 Aralık 2012
Türkiye 2023 yılına kadar turizm sektöründe dünyada ilk beşe girmeyi hedefliyor. Ancak TÜSİAD’ın “Sürdürülebilir Turizm” adlı son raporu, Türkiye’nin işinin hiç de kolay olmadığını gözler önüne seriyor. Alternatif turizm türlerine yönelimin stratejik bir devlet politikası haline getirilmesini öneren raporda, yenilenebilir enerjinin desteklenmesinden doğal kaynakların kullanımına kadar Türkiye’nin sektördeki eksiklikleri sıralanıyor.
Turizm, geçen yüzyılın ortalarından itibaren en fazla büyüyen birkaç sektörden biri. Hal böyle olunca, sektörün dünya çapında son 10 yıl içinde yüzde 25 büyüdüğüne ya da dünya gayri safi hasılasının ve istihdamının yüzde 10’una yakın bir bölümünü kapladığına da şaşırmamak gerekiyor. Üstelik bütün bu gelişmeyle beraber, turizmin çeşitleri ve dünya çapında daha yaygın bir alana yayılışı da artıyor. Ama yine de veriler, özellikle Akdeniz çanağında kalan ülkelerdeki turizmin hâlâ başa güreştiğini gösteriyor.
Tabii bütün bu büyüme süreci beraberinde her sektörde olduğu gibi küresel ölçekte, ekolojik yapı ve dengeyi bozan sonuçları da beraberinde getiriyor. Örneğin sadece Akdeniz çanağından bahsedersek, gidişatın böyle devam etmesi halinde bölgenin önümüzdeki yüzyılın sonunda tamamen kirleneceği öngörülüyor. Dolayısıyla tek tek bütün ülkeler, turizmde bütünsel bir sürdürülebilirlik anlayışını hayata geçirmekle mükellef durumda.
Akdeniz havzasında kilit bir konumda bulunan Türkiye için de durum farklı değil. Hele bir de önüne 2023 yılında “dünyada en büyük ilk beş turizm ülkesi” arasına girmek gibi bir hedef koyan Türkiye’nin işini şansa bırakması neredeyse imkânsız. Ayrıca bundan 20 yıl önce, gelişmekte olan ülkelerin yaptığı gibi, nüfus artışı, doğal kaynaklara bağımlılık ve finansman sorunu gibi bahaneleri üretmek de, artık Türkiye için geçersiz argümanlar. Türkiye de bu konuda bir yol almak istiyor ve dünya liginde başa oynamak istiyorsa bunun için gerekli kriterleri yeniden düzenleyerek hayata geçirmek durumunda.
Geçtiğimiz Haziran ayında TÜSİAD’ın Turizm Çalışma Grubu’nun düzenlediği çalıştayla konu ve Türkiye’nin çözmesi gereken sorunlar bütün yakıcılığıyla bir kez daha gözler önüne serilmiş oldu aslında.
TÜSİAD geçtiğimiz günlerde de “Sürdürülebilir Turizm” başlığıyla yeni bir rapor hazırladı. “Sürdürülebilir turizm yalnızca çevreci bir anlayışın ürünü değil, ana hedefleri arasında ekonomik sürdürülebilirlik de var” ifadesinin altının çizildiği raporda, Türkiye’de sektörün önümüzdeki 10 yıl içinde ortalama yüzde 3 büyüyeceğine dikkat çekiliyor. Raporda sektörün durumu ve büyüyen haliyle özellikle, altyapı, yasal düzenlemeler, çevre hakkındaki farkındalık eksikliği ve sürdürülebilirlik kriterlerinin standart hale getirilmemesi gibi başlıklar ön plana çıkıyor.
Yerel Turizm Konseyleri Lazım
Rapora göre, Türkiye’de turizmin sürdürülebilirlik kriterlerinin yeterince benimsenmesinin önündeki en büyük engellerden biri sektörün mevsimsel yapısı. Türkiye’de turizmin ağırlıklı olarak yılın belli bir dönemine odaklanan yapısı nedeniyle, sezon bitince mevcut çalışanların işsiz kalması büyük bir sorun. TÜSİAD’ın raporunda bu durumun hem sektörde deneyimli ve kalifiye eleman sıkıntısı yarattığına, hem de var olan tesislerin yer aldığı bölgelerin gelişiminin bundan olumsuz etkilendiğine dikkat çekiliyor.
Zaten bu resmi görmek için müneccim olmaya gerek yok. Türkiye’de özellikle yaz aylarında açıklanan işsizlik oranlarında görülen azalmanın tarım dışındaki en büyük kaleminin turizm olduğu aşikâr. TÜSİAD raporu da, bu sorundan yola çıkarak, yerel halkın ve çevrenin özel koşullarının dikkate alınması gerektiğini ve yılın farklı dönemlerinde gerçekleştirilebilecek alternatif turizm türlerine yönelimin stratejik bir devlet politikası haline getirilmesini öneriyor. Raporda, turizm tesislerinin bulundukları bölgeyle aralarında kurdukları etkileşimden de bahsediliyor. Yerel halkın turizm konusunda eğitimden geçirilmesi, yine yerel kaynakların sürdürülebilir kullanımı, bu anlam da en başta yapılması gerekenler gibi gözüküyor. TÜSİAD’ın raporunda bu sorun için yapılan en önemli öneri ise yerel turizm konseyleri. Üstelik konseylerin kurulması da yeterli değil. Bu konseyler etkin bir şekilde de çalışmalı. TÜSİAD raporunda bu konseylere plan yapma, fon kullanma, yenileme, altyapı projelerini izleme ve denetleme gibi alanlarda yetkiler verilmesi gerektiği ve yine bölgesel kalkınma için de önemli bir itici güç olmasının sağlanması öneriliyor.
Tesislerde Enerji Verimliliği
Hiç şüphesiz, sürdürülebilir turizmin önündeki önemli sorunlarından biri de çevre. Su kaynaklarının kullanımından, seragazı emisyonlarına ve atık sorununa kadar onlarca başlık, belirli kriterler çerçevesinde çözüme kavuşturulmak zorunda. Türkiye’nin bu anlamda da karnesinin pek iyi olduğundan bahsedemeyiz. Üstelik gelişen yeşil tüketici hareketi, artan farkındalık ve buna bağlı olarak turistlerin çevreyle ilgili beklentilerinde gerçekleşen değişiklik sürdürülebilir politikaları daha da önemli kılıyor.
Örneğin normalde sıradan bir insan, kentlerde günde ortalama 100-150 litre su harcarken, lüks bir otelde bir kişi gecede 750-1000 litre arasında su harcayabiliyor. Tam da bu nedenle, TÜSİAD’ın raporunda turistik tesislerin bulunduğu bölgelerdeki su kaynaklarının kullanımı ve su tüketimiyle ilgili alınacak önlemlerin önemine dikkat çekiliyor. Yine aynı raporda, turizm tesislerinin enerji verimliliği anlayışıyla düzenlenmesi de son derece önemli bir nokta olarak tespit ediliyor. Isıtma, soğutma ve aydınlatma ekipmanlarının bu tür tesislerde yoğun enerji harcadıkları göz önüne alındığında raporda, bölgelerine yapılan yenilenebilir enerji yatırımlarının desteklenmesi gerektiğine de vurgu yapılıyor. Raporda tüm bunlarla bağlantılı olarak akıllı binaların inşası ve tesislerin çevreye uyumlu malzemeler kullanılarak düzenlenmesinin önemine de değiniliyor.
Standardizasyon ve Sertifikalar
Turizm sektöründeki büyüme ister istemez ulaşım ve taşımacılığa da yansıyor. Dünya ölçeğinde tüm seragazı salımlarının yüzde 5’inden sorumlu olan turizm sektöründe ulaşım kaynaklı emisyonları da hafife almamak lazım. TÜSİAD’ın raporuna göre, bu hızda bir büyümeyle sektörün ürettiği seragazı salımı, 2035 yılına kadar yüzde 130 daha artacak. Türkiye’de ise bu konuda farkındalık neredeyse yok denecek kadar düşük düzeyde. Bu nedenle raporda, büyüme oranı da dikkate alındığında, özellikle taşımacılık firmalarının sürdürülebilirlik konusunda kapsamlı bir şekilde bilgilendirilmesi gerektiğine dikkat çekiliyor.
Rapor ayrıca küçük ya da büyük, turizm tesislerinin atıklarının da Türkiye çapında henüz çözüme kavuşturulmamış sorunların başında olduğuna değiniyor. Türkiye için sıvı ve katı atık konusunda yönetmeliklerin ve düzenlemelerin tamamlanması ve denetimlerin bir an önce gerçekleşmesi çok önemli. Kaldı ki yine rapora göre Türkiye, çevresel sürdürülebilirlik, güvenlik ve hijyen gibi kriterlerin yer aldığı Seyahat ve Turizm Çerçeve Endeksi’nde kendisine ancak 66. sırada yer bulabiliyor. Halbuki bir yandan yönetmeliklerin acilen devreye girmesi, bir yandan da tesis yönetiminde sürdürülebilirlik standardizasyonunun sağlanması ve çevreyle ilgili sertifikasyon alımlarının özendirilmesi gerekiyor.
Raporda öne çıkan bir başka madde de Türkiye’ye gelen ziyaretçi profili ile mevcut ürün ve hizmet kalitesi arasındaki farklılık. TÜSİAD’ın raporuna göre, Türkiye’ye gelen turistlerin yüzde 68’i orta gelirli iken, Türkiye’deki yatak kapasitesinin yüzde 30’a yakını beş yıldızlı tesislerden oluşuyor. Yatırımcılar üst gelir grubuna yönelik tesis düzenlemesi yaptıklarında, ortaya hedef gruptan yeterince ziyaretçi sayısı yakalayamamak gibi bir sorun çıkıyor. Bu da fiyatlara yansıyor. Raporda, mecburen aşağıya çekilen fiyatlar nedeniyle, hizmet kalitesi ile talep edilen ücret arasında uyuşmazlık çıktığına da dikkat çekiliyor.
TÜSİAD raporunda ayrıca, Türkiyeli turizm firmalarının sürdürülebilirlik açısından marka yatırımlarına da yeterince önem vermediğine değiniliyor. Özellikle uluslararası alanda rekabette ön plana çıkmak için “sürdürülebilir marka” haline gelmek artık bu işin olmazsa olmazlarından. Dolayısıyla raporda firmaların uluslararası sürdürülebilir turizm standart ve ilkelerini bir an önce benimseyerek birer marka haline gelmeleri önemseniyor.
TÜSİAD’dan Öneriler
– Asgari sürdürülebilirlik standartları ve sürdürülebilirlik temel performans göstergeleri belirlenmeli ve geliştirilmeli, eylem planları hazırlanmalı ve yatırım/işletme belgeleri bu kriterlere göre verilmeli.
– Kamu, akademi, STK ve özel sektör tarafından sürdürülebilir kentler için doğru göstergeler belirlenmeli ve sürdürülebilir kent markası yaratmak için gerekli hedefler konulmalı.
– Turizm sektöründe istihdam politikaları iyileştirilerek kayıt dışılık başta olmak üzere mevsimsellikten kaynaklı sorunlar asgariye indirilmeli.
– Turizm konseylerinin oluşturulması için gerekli yasa sonuçlandırılmalı.
– Altyapı hizmet birliklerinin sayısı artırılarak sürdürülebilirlik ilkeleri doğrultusunda faaliyet gösterilmeli.
– Turizm ve Otel İşletmeciliği bölümlerindeki müfredat yenilenerek sürdürülebilirlik odaklı dersler ve eğitim verilmeli.
– Çevre teknolojileri araştırılmalı, uygulanmalı ve yaygınlaştırılmalı.
– Ulaşım altyapısı güçlendirilmeli, çeşitlendirilmeli ve sürdürülebilir kılınmalı.
– İşletmeler sertifikalı ve eğitimli personel istihdamı için özendirilmeli, ,sürdürülebilir turizm eğitimlerinin düzenli olarak verilmesi sağlanmalı ve denetlenmeli.
– Mevsimselliğin etkisini azaltmak için alternatif turizm planlaması yapılmalı.
Kaynak: EKOIQ