Kategori : ENERJİ GÜNDEMİ, ENERJİ VERİMLİLİĞİ - Tarih : 17 Ekim 2012
Türkiye’de enerji verimliliğinin artırılabilmesi için üretim süreçlerinin rehabilite edilmesi, tüketimde kültürel bir dönüşümün sağlanması ve kısa, orta ve uzun vadede eylem planlarının oluşturulması gerektiğini belirten Enerji Verimliliği Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Mustafa Yalçın, “Bunu başarabilirsek yeni ekonomik dalgaların üzerinde durabilir ve cari açığımızın en büyük kalemini oluşturan enerji sorununa çözüm getirebiliriz” diyor.
Türkiye’de enerji verimliliği bilincinin geliştirilmesine en büyük katkıyı sunan sivil toplum örgütlerinden Enerji Verimliliği Derneği’nin (ENVERDER) Yönetim Kurulu Üyesi Mustafa Yalçın, Türkiye’de milyonlarca dolar ödenerek ithal edilen petrol ve doğal gazın tüketim şekline bakıldığında büyük bir israfın yaşandığını söylüyor. Buna büyük boru hattı yatırımlarıyla Türkiye’ye getirilen doğal gaz tüketimini örnek gösteren Yalçın, “Doğal gazın ısınma ve soğutma amacıyla konutlarda kullandığımız bölümünün ciddi bir kısmını yalıtımsız binalarımızda duvarlardan ve pencerelerden dışarıya salıveriyoruz. Ülkemizdeki binaların %95’inden fazlasının yalıtımsız olduğu düşünüldüğünde tablonun vahameti daha da iyi anlaşılıyor. Bununla birlikte evlerimizde kullandığımız elektrikli aletlerin verimsizliği ve kullanımdan kaynaklanan eksiklikler elektrik sarfiyatımızı inanılmaz derecede artırıyor” diyor.
Bir birim üretim için iki katı enerji harcanıyor
Yalçın enerji verimliliği alanında sanayideki tablonun da pek iç açıcı olmadığını söylüyor. Üretim süreçlerinde yaşanan enerji kayıpların sanayicinin maliyetlerini artırırken, rekabet gücünü zayıflattığını vurgulayan Yalçın şunları aktarıyor: “Bir birim üretim yapmak için gelişmiş ülkelerin iki katı enerji harcıyoruz. Türkiye’nin kişi başına enerji tüketimi İktisadi İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (OECD) ülkelerinin ortalamasının beşte biri civarında olduğu halde, enerji yoğunluğu OECD ortalamasının üzerinde. Enerji yoğunluğu artık ülkelerin gelişmişlik düzeyini gösteren bir ölçüt ve 1000 dolarlık Gayri Safi Milli Hasıla başına tüketilen birincil enerji miktarıyla bulunuyor. Bu oran ülkemizde 0,28 ton eşdeğeri petrol (TEP) iken OECD ortalaması ise 0,14 TEP’dir. Kullandığı birincil enerji kaynaklarından petrolün %99.6’sını, doğal gazın ise %96,4’ünü ithal eden Japonya’nın enerji yoğunluğu 0,09’dur. Bu da geliştirilen teknolojilerin yanı sıra verimlilik konusundaki kültürel dönüşümün ne kadar önemli olduğunun göstergesidir. Bu açıdan bakıldığında hedeflerimizden bir tanesi enerji yoğunlumuzu OECD ortalamasının altına indirmek olmalıdır. Amacımızı gerçekleştirmek içinde Ar-Ge ve inovasyon ürünlerine yatırım yapıp çevreci ve yerli teknolojiler geliştirerek alternatif enerji kaynaklarına yönelmeliyiz.”
Sanayi ve konutlarda verimlilik çok önemi
Yalçın, kamu, özel sektör ve sivil toplum kuruluşlarını bir çatı altında toplayan, ortak bir eylem planı olarak görülen Enerji Verimliliği Strateji Belgesi’nde karbon emisyonu azaltımı, yenilenebilir enerji kaynaklarının ve enerji verimli teknolojilerin kullanılması, enerji yoğunluğu enerji kayıplarının azaltılması, toplu taşıma araçlarının tercih edilmesi ve en önemlisi işbirliklerinin güçlendirilmesi ve bilinçlendirme etkinliklerinin arttırılması gibi stratejik amaçların bulunduğunu söylüyor. Belgede “Sanayi ve hizmetler sektöründe enerji yoğunluğunu ve enerji kayıplarını azaltmak, enerji verimliliği yüksek binaların enerji taleplerini ve karbon emisyonlarını azaltmak ve yenilenebilir enerji kaynakları kullanan sürdürülebilir çevre dostu binaları yaygınlaştırmak, enerji verimli ürünlerin piyasa dönüşümünü sağlamak” maddelerinin ön plana çıktığına işaret eden Yalçın, konutlarda ve sanayide verimsizliğin önüne geçmek için olumlu uygulamaların zorunlu kılındığını belirtiyor. Yalçın, belirlenen hedefler doğrultusunda kamuya bakıldığında sürekli kendini güncelleyen mevzuatlarla sürecin koşullarına ayak uydurduğunu, özel sektörün yaptığı yatırımlarla rekabetçi olmaya çalıştığını ve sivil toplum kuruluşlarının kamu ve özel sektörlerle gerçekleştirdiği ve gerçekleştireceği kampanyalarla farkındalık oluşturmaya çalıştığını aktarıyor.
Avrupa ve OECD ülkelerinin rotası belli
AB ve OECD ülkelerinde enerji verimliliğine yönelik yeni sürece geçişin altyapısının çoktan oluşturulduğunu ve hedeflerin belirlendiğine dikkat çeken Yalçın, buradan yola çıkarak şunları anlatıyor: “OECD ülkeleri bu hedeflerine ulaşabilmek için 5 temel madde üzerinde yoğunlaşıyor. Bunlar; küresel çapta enerji verimliliğini, temiz enerji kaynaklarını arttırmak, inovatif ve çevreye duyarlı teknolojiler geliştirmek, sera gazı emisyonunu azaltmak ve yeni nesil enerji teknolojilerini, yani alternatif enerji kaynakları teknolojilerini geliştirmektir. Avrupa Birliği ülkeleri ise enerji ve iklim politikalarında rekabetçilik, sürdürülebilirlik ve arz güvenliği olmak üzere üç ana eksene odaklanıyor. Bu sayede çevresel riskleri bertaraf ederken istihdam ve ekonomik alanda ciddi anlamda kazançlar elde edebileceklerini çalışmalarla ispatlamış durumdalar. ABD’de 2 milyondan fazla ve AB’de ise 1 milyon civarında yeşil kariyer altında bir istihdam gerçekleşeceği ayrıca küresel çapta yapılacak 8,3 trilyon dolar yatırım ile 8,6 trilyon dolar tasarruf edilebileceği öngörülüyor. Türkiye olarak ise kamu ve özel sektör olarak üretim süreçlerimizi rehabilite etmemiz, kısa, orta ve uzun vadede eylem planlarımızı oluşturmamız ve hayata geçirmemiz gerekiyor.”
Verimlilik reflekse dönüşmeli
Yalçın, enerjinin verimli ve kaliteli tüketilmesinin çok önemli olduğunu söylüyor. Bir birim çıktıyı elde edebilmek için harcanan enerji ve maliyetinin son derece önemli olduğuna dikkat çeken Yalçın, “Bizim enerji yoğunluğu hesaplamamız 0.27 – 0.28 düzeyinde. Gelişmiş ekonomilerin kıyaslamasıyla bakıldığında bu oranı aşağıya çekmemiz lazım. Bu da ciddi bir gayret gerektiriyor. Elektriği fazla tüketiyoruz demek, bizim güçlü olduğumuz anlamına gelmez; etkin ve bir o kadar da verimli tüketmemiz lazım. Tükettiğimiz elektrik ile yapabildiğimiz işleri ortaya koyabilmemiz ve gelişmiş ülkelerde aynı işin ne kadar elektrik tüketilerek yapıldığını bilmemiz lazım. Böyle bakıldığında yapmamız gereken çok iş var” diyor. Enerji verimliliği alanında asıl yapılması gerekenin toplumun her kesiminde farkındalık oluşturabilmek olduğunu belirten Yalçın, “Her bir fert konuyu içselleştirip ailesi içerisinde oluşturacağı kültürel dönüşümü dışarıda toplumsal bir reflekse dönüştürebilmelidir. Bunu başarabilirsek ülke olarak yeni ekonomik dalganın üzerinde durabiliriz ve cari açığımızın en büyük kalemini oluşturan enerji sorununa çözüm getirebiliriz” diye konuşuyor.
Enverder farkındalık yaratmak için çalışıyor
ENVERDER, 2007 yılında enerji verimliliğini kamuya ve tüm topluma mal etmek üzere o dönem Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler’in talimatıyla kuruldu. Başlangıçta “EN-VER” olan dernek ismi, Bakan Hilmi Güler’in “Enver” kelimesinin “aydınlık” anlamına geldiğini belirtmesi üzerine “ENVER” olarak değiştirildi. Toplumda enerjiyi verimli kullanma bilincini uyandırmak ve çeşitli faaliyetlerle enerji verimliliği konusunu gündemde tutmak amacıyla aralarında “Enerji Verimliliği” kampanyasının da bulunduğu birçok etkinlik gerçekleştiren ENVERDER bugünde bu doğrultuda çalışmalarını sürdürüyor. ENVERDER, aynı zamanda Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Başkanlığında, TOBB, TİM, TSE, MÜSİAD, TÜSİAD, URAK, TUSKON, ASKON, TÜGİK, YBTB, EGD, MMG, DEKTMK, KOSGEB, İTO ve İDV’nin oluşturduğu Türkiye Enerji Verimliliği Meclisi’nin (TEVEM) sekretaryasını yürütüyor.
Kaynak: Enerji Dergisi