CLA Akademi | Enerji Gazetesi

Türkiye’nin İklim Envanteri: Enerji Verimliliğinde Tarih Artık Bugündür!

Kategori : ENERJİ GÜNDEMİ, ENERJİ VERİMLİLİĞİ - Tarih : 03 Haziran 2013


%.124’lük bir artış ile  422.2 Milyon Ton karbondiksit eşitine ulaşan Türkiye’nin 2011 yılı sera gazı  envanteri, 1990 yılından bu yana salımların yıllık ortalama %3.92 arttığını  ortaya koyuyor. 2010 yılına göre ise %5.1’lik bir artış anlamına geliyor. Yani  iklim değişikliği için atılması gereken adım ile Türkiye’nin yapması gereken  arasındaki makas her geçen gün büyüyor.

2011 yılı sera gazı envanterini Türkiye 12 Nisan 2013 tarihinde BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi Sekretaryası’na iletti. 2004 yılından bu yana ve  1990 yılını baz alarak hazırlanan bu raporlar, aslında iklim değişikliğine dair  neler yaptığınızın bir özeti.

Küresel salımların 1990 yılına göre 2020’de %40 azaltılması gerektiğini  yıllar önce bilim dünyası söylemişti. Son yaşanan Kuzey Kutbu yaz sonu buzulunda  aşırı küçülme, Grönland kara buzulunda yüzey tabakasındaki hızlı erime ve en son  Kuzey Kutbu sıcaklık rekorları haberi, durumun bilimin tahminlerinden daha kötü  olduğunu ortaya koyuyor. Küresel düzeyde, artık yıllık %6 seviyesinde azaltım  iklimin üstümüze yıkılmaması için son şans.

İşte böylesi bir bilimsel ve yaşamsal arka planda, Türkiye’nin sera gazı  envanteri, çok şey anlatıyor.

Envanter Ne Söylüyor?

2012-2013 kışı Türkiye’de günlük meteoroloji verilerinin toplumun gözünde  aşırılıklara cereyan ettiği bir dönem oldu. İşin kötüsü, yaşadıklarımız 1990’lı  yıllarda saldığımız sera gazlarının etkisi aslında. Atmosfere salınan her  karbondioksit molekülü, belli bir zaman sonra iklim değişikliğinde etkisini  ortaya koyuyor.

%.124’lük bir artış ile  422.2 Milyon Ton karbondiksit eşitine ulaşan Türkiye’nin 2011 yılı sera gazı  envanteri, 1990 yılından bu yana salımların yıllık ortalama %3.92 arttığını  ortaya koyuyor. 2010 yılına göre ise %5.1’lik bir artış anlamına geliyor. Yani  iklim değişikliği için atılması gereken adım ile Türkiye’nin yapması gereken  arasındaki makas her geçen gün büyüyor.

Yaklaşık 20 milyon ton karbondioksit eşdeğeri artışın en büyük kısmı, 16.2  milyon tonu enerji kaynaklı. Geri kalanının 2.2 milyon tonu endüstri kaynaklı  1.7 milyon tonu ise tarım kaynaklı artış.

Enerji kaynaklı artışın 9.4 Milyon tonu elektrik üretiminde kullanılan  doğalgaz ve kömür iken, kalan artışın 3.2 milyon tonu ulaşım, 3.4 milyon tonu  ise, sıkı durun, demir-çelik ve çimento sektöründeki enerji kaynaklı. Neredeyse,  termik santraller, daha fazla karbon yoğun ulaşım ve köprü, baraj ve konut  yapımı nedeniyle 80 milyon nüfuslu Etiyopya’nın bir yıllık salımının yarısı  kadar arttırmışız. Biz bu benzetmeyi yaparken, Etiyopya’nın da aralarında  bulunduğu 49 ülkeden oluşan Az Gelişmiş Ülkeler sera gazı azaltım hedefi  alacaklarını açıkladı.

Geçmiş daha mı kötü?

2011 yılındaki %5.1 artış ile Türkiye 1990 yılından bu yana yıllık ortalama  %3.92 gibi bir artış oranı yakalamış görünüyor. Eğer baz yıl olarak 1990  değil’de, mevcut hükümetin seçildiği yılı seçerseniz, 2002-2011 yılı artış  ortalaması %5.07 gibi ciddi yüksek bir oran karşınıza çıkıyor. Kısacası, son 9  yılın ortalaması çok daha yüksek. Bu arada hatırlamakta fayda var, İklim  Değişikliği Çerçeve Sözleşmesine 2004 yılında, Kyoto Protokolü’ne ise 2009  yılında Türkiye taraf oldu.

Türkiye son 21 yıllık temel politikasını sürdürürse (Grafikte 2020-Y1 ile  gösterilmiştir), 2020 itibariyle 600 milyon ton toplam salıma ulaşacak, kişi  başı salım ise 6.7 tona aşarak bilimin hedef koyduğu kişi başı 2 ton mertebesini  bir daha hayal edemeyecek.

2002 yılından bu yana politikalarını sürdürürse(Grafikte 2020-Y2 ile  gösterilmiştir), 660 milyon ton mertebesinde bir salım ve 7.2 ton kişi başı  salımları ile AB’nin 2011 yılı ortalamasını yakalayacak. Unutmadan, AB 2011’de  kişi başı salımlarını %3 azalttı .

Kısacası, bilimin ortaya koyduğu veriler bir yana, sayısal veriler de pek iç  açıcı olmayacak.

 

Konutlar Daha mı Kötü Artık?

Türkiye 2011 yılında kömür ve doğalgazdan elektrik elde etmeyi sevdi. Bunu  gelişmişlik ya da kalkınmışlık olarak gören eski öğreti bugün hala güçlü. Bu  öğretiye göre eskimiş konutlardan kurtulmak, yeni “rezidanslara çıkmak” çok daha  makbul. Ama envanter bunu söylemiyor.

Konutlarda kullanılan fosil yakıt kaynaklı sera gazı salımları envanterin  bir parçası. Salımlar ise kullanılan yakıtın verdiği enerji üstünden hesaplanır.  Türkiye’de konutlar da  1990 yılında 240 milyon TJ olan toplam enerji  kullanımına göre 2002’de 280 Milyon TJ’e  çıkmış. 2011’de ise 836 Milyon  TJ’e çıkmış. Sera gazı olarak ifade edersek, 1990’da 23 Milyon ton karbondioksit  salımından 2011’de 52.6 Milyon ton’a ulaşmış.

Şimdi burada aklınız karışabilir, 2002’de ne oldu da artış  katlandı?

2002 yılına kadar kentsel hava kirliliği nedeniyle kömürden doğalgaza geçiş  yaşandı. Bu nedenle kömür kullanımı 2002’de 1990’nın yarısına düştü. Konut  sayısındaki artışa bağlı olarak da enerji kullanımında ’lık bir artış 12 yıl  içinde gerçekleşti.

2002’den sonra doğalgazın kentleri kömürden kurtarmak için bir araç olmaktan  çok her tarafa ulaşan ve düzenli bir gelir toplama aracı olması sonucunda  kullanımı çok ciddi arttı. Bunun sonucunda, 2011’de 1990’ın tam 201 katı daha  fazla gaz yaktık! Gelir kaynağı görme ve sonucunda fiyat artışı ise, 1990’a göre  yarıya düşen kömür kullanımını tekrar cazip hale getirdi ve 2011’de 2002’nin 4  katı kadar evlerde kömür yakar olduk. Yani, kentlerdeki hava kirliliğini çözme  amacı bugün fosil yakıtlardan gelir toplamaya, kısacası yüksek karbon  ekonomisini geliştirmeye yaradı.

Ancak bu açıklama, tek bir şeye cevap veremiyor, o da konutların daha  verimsiz enerji kullandığı. 1990 yılına göre neredeyse 4 katı enerji harcayan  konutlar, olsa olsa enerji verimsizliğinin, kentsel dönüşüm ile ortaya  çıkartılan geniş evlerin bizlere hediyesidir.

3. Köprü ve Havalimanı!

Ulaşımda kullanılan yakıtlardan kaynaklı  3.4 milyon ton bir artış  olduğunu söylemiştik. Böylesi bir artış ile ulaşım kaynaklı toplam salımlar 47.7  milyon ton’a çıktı.

2.16 milyon ton artış  ile karayolu ulaşımı en büyük kaynak. 2010 yılına  göre %6 bir artış gerçekleşirken, bu artışa rağmen benzin kaynaklı salımlar  azalmış. LPG’den kaynaklı salımlar %3, dizel kaynaklı salımlar ise %9 artarak bu  artışın aktörleri olmuş. Kısacası, tüketiciye ulaşım pahalı geldiği için  benzinden dizel ya da LPG’ye geçmiş, ama toplu taşıma olmadığı için de bireysel  araçlarla ulaşımını sağlamak zorunda kalmaya devam etmiş.

Haydarpaşa Tren garının kapatılması, benzer şekilde Amik gölünün kurutulup   ortasına havaalanı yapacak düzeyde havacılık desteği, salımlarda da  kendine yer bulmuş. 2011 yılında salımlar hava ulaşımında 2010’a göre artmış. Bu  artış sadece yurtiçi ulaşım kaynaklı. Yurtdışı uçuşlarını da dikkate aldığımızda  toplamda ve de garip bir şekilde %213 gibi bir artış söz konusu.

Sonuçta, toplu taşıma değil bireysel taşıma derseniz duble yollar, köprüler  ve havalimanları ile ulaşım değil, iklim değişikliğinden başka bir şey ortaya  koyamazsınız.

Sonuç Olarak?

Türkiye 2012 yılını kömür yılı ilan etti. Depreme karşı olduğu söylenen  kentsel dönüşüm ile Ankara’nın ortasındaki tarihi Saraçoğlu Mahallesini bile  yıkma kararı aldı. TUİK tarafından hazırlanan envanterin Sekreterya’ya  iletilmesinden sorumlu kurumun başındaki  Çevre ve Şehircilik Bakanı,  çimento santraline karşı çıkan halka bundan sonra bölgeye yapılacak yatırımlarda  imza atmayacağını söyledi. Diğerlerini de eklediğinizde ortaya iklim dostu  teknolojiler üstünde rekabete giren, halkı için yaşanacak topraklar arayan  devletlerin olduğu bir dünya ile o dünyaya rağmen kar yağmadan kışı geçiren,  yaptığı konutların dere yatağında olduğunu daha fark etmeyen her gün sel  felaketleri ile ülkenin bir yeri yara sararken 4’lük bir sera gazı salım artışı  çok normal görünmüyor.

“Küresel vicdana en fazla ihtiyaç duyduğumuz bir çağda yaşıyoruz” demişti  Başbakan 8 Nisan tarihinde BM Ormancılık Forumu’nda. Görünen o ki, bu denli   fosil yakıt merkezli politikalar nedeniyle sözlerini tarih içinde değil,  bugün çokça sorgulayacağız. Zaten iklim değişikliğinin geldiği noktada tarih  artık bugün değil mi?…

Yazan: Önder Algedik

Kaynak: Yeşil Ekonomi


Yorum Yaz
Ad Soyad :
E-mail :
Yorum :

Green Pi Enerji

EcoGreen | Biyokütle - Biyogaz - Güneş Enerjisi Santralleri



   GÜNCEL ENERJİ KÖŞE YAZILARI

   TÜM ENERJİ KÖŞE YAZARLARI VE YAZILARI>>

DİL SEÇİMİ:

  • Turkish
  • English

ENERJİ HABERLERİ KATEGORİSİ

SİTE İÇİ ENERJİ ARAMALARI

Enerji Sektörü İş İlanları & Kariyer

Enerji Kütüphanesi



WhatsApp chat