Kategori : ENERJİ GÜNDEMİ, GÜNEŞ ENERJİSİ, RÜZGAR ENERJİSİ & RES - Tarih : 07 Mayıs 2016
Yenilenebilir Enerji Kaynakları (YEK) ile ilgili politikalar, düzenlemeler ve teknolojik gelişmeler Avrupa Birliği (AB) enerji çeşitliliği ve iklim değişikliği ile mücadele politikalarının çok önemli bir unsurudur. Bu çerçevede, Almanya, İspanya, İtalya başta olmak üzere pek çok ülke YEK için sağladıkları teşvikler ile bu kaynakların enerji arz seçenekleri arasında daha büyük bir paya sahip olmasını özendirme yoluna gittiler.
Özellikle Tarife Garantisi (feed-in premium, feed-in tariff), Yeşil Sertifika (green certificate) gibi özel teşvik mekanizmaları uygulamaları sonucunda belli ölçülerde başarıya ulaşıldı. Ancak teşviklerin sebep olduğu faydalar yanı sıra, piyasaların rekabetçi işleyişine yapılan müdahale ve kaynak transferlerinden kaynaklanan makroekonomik maliyetler de son yıllarda mercek altına alınmaya başladı ve geriye dönük değerlendirmeler sürmektedir.
Türkiye enerji piyasalarında da YEK teşvikleri 2005 yılından sonra en başta rüzgâr enerjisi yatırımları olmak üzere yenilenebilir enerji yatırımlarını hızlandırmıştır. Halen güneş için büyük bir ilgi bulunmaktadır. 2010 yılı sonunda “Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” ile tarife garantisi kaynağına göre ve yerli üretim payına göre çeşitlendirilerek revize edilmiştir.Diğer yandan Yenilenebilir Enerji Kaynakları Destekleme Mekanizması (YEKDEM) Yönetmeliği konusundaki gelişmeler de yenilenebilir kaynaklı enerji yatırımcılarının önündedir.
Türkiye ve AB’nin bundan sonraki politikalarının hangi rotayı izleyeceği yatırımcılar açısından büyük önem arz etmekte ve merak uyandırmaktadır. Bu güncel ve önemli konuyu analiz etmek üzere Enerji Ekonomisi Derneği (EED) tarafından, 29 Nisan 2016 tarihinde, yerli ve yabancı uzmanların katıldığı konferans 29 Nisan 2016 tarihinde Boğaziçi Üniversitesi Vedat Yerlici Kültür Merkezi’nde düzenlendi.
Başkanlığını Boğaziçi Üniversitesi Öğretim Üyesi ve EED Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. İlhan Or’un yaptığı konferansın ilk bölümünde, yenilenebilir kaynaklı enerji tarife garantileri, çıkarımlar ve gelecek planları konusundaki AB tecrübesi konusunda, Berlin Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Uluslararası Enerji Ekonomisi Birliği (IAEE) Geçmiş Dönem Başkanı Prof. Georg Erdmann ile Avrupa Komisyonu Enerji Hareketi Genel Müdürlüğü (DG-ENERGY) Direktör Danışmanı Prof. Samuele Furfari görüşlerini sundular. Yenilenebilir enerji kurulu güç ve tarife yönetmeliğinin tarihsel gelişimi, yenilenebilir enerjiye doğrudan sağlanan kaldıraçlama ve ödemeler, yenilenebilir enerji türü ve ortalama birim fiyat değişimi aktarılırken, yenilenebilir enerji teşvik mekanizmalarından Fiyat Temelli (Şebeke operatörlerinin belirlenen tarifeden, sabit fiyattan alım yaptığı, üreticinin satışı gerçekleştirdiği piyasa) ve Miktar Temelli (Dağıtım ve perakende elektrik şebeke operatörlerinin alması gereken YEK sertifikasının tanımlandığı, ihaleler ile en düşük piyasa priminin, ilave kapasite ve yatırımcının belirlendiği ve son müşteriye elektrik satışında minimum yenilenebilir miktarının belirlendiği piyasa) mekanizmalar ve alt başlıkları ele alındı.
Yanı sıra yenilenebilir enerjinin fosil kökenli üretim santralleri ile olan etkileşimleri ve Gün Öncesi Fiyatlaması (PTF) etkileri değerlendirildi. 2030 yılında %27 oranında yenilenebilir enerji kullanım payı AB hedefi için, sağlıklı bir yenilenebilir enerji gelişiminin sağlanması gerekliliği vurgulanırken, piyasa dengelemesi ve tasarımı ile yeni uygulamalara dair önemli ülke tecrübeleri de aktarıldı.
RECYDIA Genel Müdürü ve EED Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Oğuz Can başkanlığındaki oturumda konu Türkiye açısından ele alındı. Dr. Can “Türkiye’nin yenilenebilir enerji tarihsel gelişimi, mevcut potansiyeli, 2023 hedefleri ve projeksiyonları, teknolojik gelişmeler, ilave kapasite değerlendirebilme fırsatları, jeotermal yatırımlarda teknik ve mühendislik alt yapı çalışmalarının ve detay fizibilitenin önemi, jeotermal elektrik üretimi-çevre etkisi, güneş potansiyelinin gücü ve bürokratik süreçlerin basitleştirilmesine dair öneri ve talepler ile rüzgâr ve güneş potansiyelimize uygun iyileştirici düzenlemeler ve odaklanma ile daha hızlı bir gelişim sağlanabileceği iç ve dış piyasaya yönelik ve fırsatlar oturumumuzda değerlendirildi” dedi. YEKDEM tarife ve teşviklerine odaklanıldığını, yerli üretimin artması için eşik değerler ve düzenleme ihtiyaçlarına gerek olduğunun ön plana çıktığını vurgulayan Dr. Can, “2016 yılında dolar kuru ve perakende elektrik fiyatının düşük kalması etkisi ile YEKDEM’e giriş yapan santral sayısının artması ve son düzenlemelerin etki analizine dair çerçeve incelendi” dedi.
GÜRİŞ Genel Müdür Yardımcısı Ali Karaduman “Yatırımlarda çevresel etkinin dikkate alınması gerekliliğini vurgulayıp, son mevzuat çalışmalarına atıf yaparak maç devam ederken kural değişmemeli” diyerek yatırımcıların sesini duyurdu. Türkiye Rüzgar Enerjisi Birliği (TÜREB) Başkanı Mustafa Serdar Ataseven konuşmasında “Yürümek için desteğe ihtiyacımız var. Hızlı yatırım için destekler kısıtlanmamalı. Tam desteğe ihtiyaç duyulduğunda kısıda gidilmemeli” diyerek kaynak planlama, havza trafo merkezleri planlanması, bağlanabilir kapasite önemini vurguladı.
Uluslararası Güneş Enerjisi Topluluğu Türkiye Bölümü (GÜNDER) Başkanı Dr. Kemal Bayraktar “Türkiye güneş enerjisi potansiyelini yeterince değerlendirebilirse bir yandan enerji bağımsızlığı sağlanabilir. Diğer yandan güneş, ülkemizin iklim değişikliği ile mücadelesinin önemli aktörlerinden biri olabilir. Güneş dostu gelişim, büyüme sağlamalıyız.
Gelişen sanayi ve artan yetkinlikleri, çok yönlü yükselen bilinç, güneş enerjisi yatırımlarında devam eden olumlu gelişim, Yenilenebilir Enerji Genel Müdürlüğü eşgüdümünde 100.000 çatı projesi ve Ulusal Enerji Verimliliği Eylem Planı, IPARD-2 Programı kapsamında güneş enerjisinin hibe ve desteği, geliştirilmekte olan Enerji İhtisas Bölgeleri, Yenilenebilir Enerji Eylem Planında 2023 yılı itibarı ile ısıtma ve soğutmada enerji ihtiyacının en az % 15’inin ve elektrik üretiminde de 2023 itibariyle % 30’unun yenilenebilir enerjiden karşılanma hedefleri, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığımızın açıklamış olduğu 2015-2019 Strateji Planı çerçevesinde güneş enerjisiyle elektrik üretiminde 2019’da en az 3.000 MW, 2023’de 5.000 MW, Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi kapsamında Niyet Edilen Ulusal Katkı Beyanımızda ise 2030 itibariyle 10.000 MW’a ulaşım hedefleri umut vermekle birlikte güneşten elektrik üretiminde 400 MW’lık kurulu güce yeni ulaşılmıştır.
Coğrafi konumu gereği güneş açısından çok önemli bir potansiyele sahip Türkiye’mizin ve Bölge’nin geleceğinde güneş enerjisi çok önemli bir rol oynayacaktır. Güneş enerjisi hızlı, kolay erişilebilir, ısınmadan elektriğe kadar birçok alanda kullanılabilir. Güneş yüksek istihdam yaratan bir sektör olarak hem düşük karbonlu gelişebilecek ekonomimize hem de enerji ihtiyacımıza katkı sağlayacak temiz ve yerli bir enerji kaynağıdır. Karar vericilerimizden daha iddialı hedefler belirlemesini bekliyoruz. Kentsel dönüşümden, sanayiye güneş enerjisinde yararlanmak üzere uygulamaların yaygınlaştırması, sektörün gelişimini hızlandırıcı tedbirler alınması ve geliştirilen politikaların istikrarlı uygulaması gerekmektedir.
Güneş temelli gelişiminin hızlanabilmesi için yeni lisans kapasiteleri ihdas edilerek başvuru bölgeleri ve şartları acilen açıklanarak güneş enerjisi ihtisas yatırım alanları ile ilgili mevzuat ve altyapı eksiklikleri acilen tamamlanmalıdır. Yatırım süreçleri gereksiz bürokrasiden arındırılmalı, yatırımların en kısa sürede gerçekleşmesi için gerekli tedbirler alınarak, özellikle çatıların da enerji üretim alanı olarak etkin değerlendirilmesine yönelik altyapı hızla tamamlanmalı, finans koşulları ve sigorta süreçleri iyileştirilmelidir. Rüzgârdan öğrendiklerimizle güneş için daha kuvvetli ilerleyebiliriz. Taşıtlarda güneş elektriği kullanımı konusu da önceliklerimiz arasında olmalı “dedi.
Kaynak: Bültenler