Kategori : ENERJİ GÜNDEMİ, GÜNEŞ ENERJİSİ, RÜZGAR ENERJİSİ & RES - Tarih : 19 Haziran 2015
2014 yılında dünya çapındaki yenilenebilir enerji santrallerinin üretim kapasitesinin önemli ölçüde arttığı belirtiliyor. Ancak bu olumlu gelişmeye rağmen uzmanlar hala uzun bir yol olduğu görüşünde.
2015 yılı için yayınlanan Yenilenebilir Enerji Global Durum Raporu’na göre son yıllarda dünya çapında enerji tüketimi ortalama yüzde 1,5 artış gösterdi. Buna karşın karbondioksit emisyonu oranı 2013’ten bu yana sabit kaldı. Paris merkezli 21’inci Yüzyıl İçin Yenilenebilir Enerji Politikaları Ağı (REN21) tarafından yıllık olarak hazırlanan bu rapor, günümüzde dünya çapındaki enerji ihtiyacının yaklaşık yüzde 19’unun yenilenebilir enerjiyle karşılandığını ortaya koyuyor.
Rapora göre, karbondioksit emisyonu oranını artırmaksızın enerji üretiminde en fazla gelişme kaydedilen iki alan rüzgâr ve güneş enerjisi oldu. Yalnızca geçen yıl bu iki teknolojinin yapılandırılması için 250 milyar dolar yatırım yapılmıştı. Güneşten enerji elde etme yöntemi olan fotovoltaik yapılandırmaları ve rüzgâr enerjisi dünya çapındaki elektrik enerjisi ihtiyacının yüzde 4’ünü karşılıyor.
21’inci Yüzyıl İçin Yenilenebilir Enerji Politikaları Ağı yöneticisi Christine Lins bu teknolojilerin maliyetinin de düştüğüne dikkat çekiyor ve bu teknolojilerin aynı zamanda geleneksel enerji kaynaklarına göre daha verimli olduğunu belirtiyor.
Tüm bu olumlu gelişmelere ve yenilenebilir enerjideki önemli artışa rağmen Lins, küresel ısınmayı 2 dereceyle sınırlamak için bu artışın yeterli olmadığı görüşünde. Zira, toplam enerji tüketimine bakıldığında, toplam tüketimin yaklaşık yüzde 19,1’inin yenilenebilir enerjiyle karşılandığı görülüyor. Bu da dünya çapında hala yüzde 78,3 fosil enerji kaynağı ve yüzde 2,6 nükleer enerji kullanımı olduğu anlamına geliyor. Bu nedenler Lins’e göre önümüzde ulaşmamız gereken büyük bir hedef var.
İstihdam alanları da artıyor
Yenilenebilir Enerji Global Durum Raporu’na göre fosil enerji kaynakları ve atom enerjisi için verilen sübvansiyonlar iptal edilirse yenilenebilir enerji kullanım oranı daha da fazla artabilir. Verilere göre kömür, petrol ve doğalgaza ayrılan yıllık direkt sübvansiyonların tutarı 550 milyar doları aşıyor. Uluslararası Para Fonu tarafından yayınlanan güncel bir analizde bu direkt sübvansiyonlara ek olarak fosil enerjinin sağlık ve iklime verdiği zarar ve dolaylı sübvansiyonlar eklendiğinde yıllık 5 trilyon dolarlık bir miktara ulaşılıyor. Lins, bu sübvansiyonların iptal edilmesinin enerji alanındaki maliyetleri daha şeffaf hale getireceğini ve böylece yenilenebilir enerjinin gelecek için doğru çözüm yolu olduğunun daha açık bir biçimde görülebileceğini ifade ediyor.
Raporun ortaya koyduğu verilere göre yenilenebilir enerjinin bir diğer getirisi ise istihdam alanlarını artırması. 2014’te yenilenebilir enerji alanında çalışanların sayısının bir önceki yıla oranla yüzde 18’lik bir artış göstererek 7,7 milyona ulaştığı belirtiliyor.
Abu Dabi’de yer alan Uluslararası Yenilenebilir Enerjiler Ajansı’ndan (IRENA) Rabia Ferroukhi’ye göre bu yaklaşım geleceğe dönük iyimser bir tabloya işaret ediyor. Nitekim, ajans tarafından yayınlanan küresel istihdam raporu da yenilenebilir enerjinin dünya çapında sürdürülebilir kalkınma için önemli bir yapı taşı olma potansiyeli bulunduğunu ortaya koyuyor.
Kaynak: Deutsche Welle