Kategori : DOĞALGAZ ENERJİSİ, ENERJİ GÜNDEMİ - Tarih : 26 Aralık 2013
Azerbaycan Devlet Petrol Şirketi (SOCAR) Başkanı Rövnak Abdullayev bir televizyon kanalına yaptığı demeçte Bakü’nün Ankara’ya Trans Anadolu Doğalgaz Boru Hattı Projesi’nde (TANAP) ek olarak yüzde 10 ortaklık payı verme kararını aldığını bildirdi. Böylece Türk şirketlerinin projede ortaklık payı yüzde 30’u bulmuş olacaktır. Aralık ortasında projeye Azeri tarafının yüzde 12 ortaklık payını sattığı BP Şirketi de katılmıştı.
TANAP Projesi Azeri doğalgazının Gürcü-Türk sınırındaki Şahdeniz yatağından Türkiye’nin batı sınırlarına kadar ulaştırılmasını öngörmektedir. Boru hattının kapasitesinin 16 milyar metreküp olacağı planlanıyor, bu miktardan 6 milyarı Türkiye’nin batı bölgelerine, 10 milyarı inşaatı planlanan Trans Adriyatik Boru Hattı (TAP) ile Avrupa’ya taşınacak.
Her iki projenin gerçekleştirilmesinde Türkmenistan’dan doğalgazın taşınması ihtimali göz önünde bulundurulmuyor. Her şeye göre Trans Hazar Boru Hattı projesi tamamen unutulabilir. Gerçi, uzun süredir bu projeden yana çıkan Avrupa Birliği şimdilik bunu kabul etmeye hazır değil. Daha Kasım’da Aşkabat’ta konuşma yapan AB’nin Türkmenistan Maslahatgüzarı Denis Daniilidis bu projeden gerçekleştirilmesi mümkün olan proje olarak söz etmişti. Ama yorumcu Yevgeniy Yermolayev’e göre, büyük bir ihtimalle AB Maslahatgüzarı’nın açıklaması gerçeği pek yansıtmıyor. Yevgeniy Yermolayev şunu söyledi:
‘Türkmen doğalgazının Avrupa’ya taşınması fikri daha geçen yüzyılın 90’lı yıllarının ortasında ortaya çıkmıştı. O zaman boru hattının Türkmenistan’daki doğalgaz yataklarından Hazar Deniz’in dibi üzerinden Azerbaycan’a, sonra Gürcistan, Türkiye ve Avrupa’ya döşenmesi planlanıyordu. Ama bu fikir ileri sürüldükten hemen sonra doğal olarak engellerle karşılaşmıştı. Bunun nedenleri arasında başta jeolojik olmak üzere çok sayıda faktör bulunuyor. Daha Sovyet Birliği’nde yapılmış araştırmalar boru hattının sismik bakımdan tehlikeli olan bu bölgedeki deniz dibinde döşenmesinin çok riskli olduğunu göstermişti.
SSCB’nin dağılmasından sonra da Hazar Denizi ve dolayısıyla dibinin statüsü konusunda anlaşmaya varılmaması ile ilgili yeni bir engel ortaya çıktı. Buna rağmen başta Avrupa ve ABD’liler olmak üzere projeyi destekleyenler aktif şekilde planlarını kuruyorlardı. İlk önce Trans Hazar Boru Hattı’nın 2002 yılında devreye geçirilmesi planlanıyordu. Sonra bunun tarihi 2004 yılına ertelenmişti. 2013 yılı sona eriyor, ama boru hattı projesi hala gerçekleştirilmemiş durumda, ve yakın gelecekte gerçekleştirileceği ihtimali çok düşüktür. Bu proje bir nevi Hazar serabına dönüşmüş oldu’.
Trans Hazar Boru Hattı projesi Avrupa’daki birçok politikacı tarafından neden o kadar aktif şekilde destekleniyordu? Onun bir zaman gerçekleştirileceği umudu var mı? Uzman Andrey Grozin’in konu ile ilgili görüşü şöyle:
‘Trans Hazar Doğalgaz Boru Hattı’nın problemi ortadadır. Onu destekleyen Avrupa’lı politikacılar kendilerinin uydurdukları Rusya’dan enerji bağımlılığı tehdidini sürekli hatırlatmaları gerektiğine kendisini inandırdılar. Onlar önde gelen uzmanların gerçek olabileceğini düşünmedikleri projeler yardımıyla bu ‘bağımlılık’tan kurtulacaklarını sürekli anlatır oldular.
Söz konusu projeler arasında artık umutları kesilen NABUCCO Doğalgaz Boru Hattı ve ona benzer Trans Hazar Boru Hattı yer alıyor. Trans Hazar Boru Hattı’nın fizibilitesi bile yoktur. Türkmen doğalgazının neredeyse tümü hakkında artık Çin ile anlaşmalar yapılmıştır. Türkmenistan’ın başka büyük alıcılara satabileceği doğalgazı yoktur. Ama ek gaz rezervleri meydana gelirse bile hızla büyüyen Çin ekonomisi onları mutlaka kendisine alacaktır.
Bu planlardan farklı olarak şu an Türkiye’nin katılımıyla geliştirilmekte olan TANAP Projesi gayet gerçekçi görünüyor. Ona Trans Adriyatik Boru Hattı projesi eklenirse Azeri gazı Avrupa’ya da taşınacak. Gerçi bu durumda da planlanan 10 milyar metreküplük miktar Avrupa ihtiyaçlarının yaklaşık yüzde bir buçuğunu karşılamış olacak. Ama bu projeler pek büyük olmasa da NABUCCO ve Trans Hazar Boru Hattı projelerinden farklı olarak en azından gerçekçidir.
Kaynak: Enerji Enstitüsü