Kategori : ENERJİ GÜNDEMİ, GÜNEŞ ENERJİSİ, RÜZGAR ENERJİSİ & RES - Tarih : 24 Mayıs 2016
Biliyoruz ve artık ezber ettik. Yeni Başbakanımız Binali Yıldırım iletişim ve ulaştırmadaki icraatlarıyla Türkiye’nin gönlünde yer etmiş bir isim. Yapılanların Türkiye için ne denli hayati önemde olduğu malum.
Ancak, onlardan da önemli olan şu ki Türkiye’nin bir enerji açığı var ve cari açığımızın en büyük kalemini oluşturuyor.
Türkiye’de, yenilenebilir enerji kaynakları olan su, rüzgâr ve güneş enerjisinin toplam enerji tüketimi içindeki payı pratik olarak yüzde 29. Rüzgâr ve güneş bu toplam içinde yalnızca yüzde 4, kalanı hidroelektrik santraller. Yani, toplam enerji tüketimimizin yüzde 71’i petrol, doğalgaz ve kömür gibi fosil yakıtlardan sağlanıyor.
Oysa, tüm dünyanın odaklandığı tek bir nokta var artık. Enerji üretimini rüzgâr, güneş, jeotermal ve suyun akış hızı gibi yenilenebilir kaynaklara yöneltmek.
Üstelik yenilenebilir enerji dünyanın gelecekteki en ucuz enerji kalemini oluşturuyor. Bir güneş ve rüzgâr ülkesi olan Türkiye’de yenilenebilir enerjinin faydaları sayısız:
1-Ucuz maliyet girdisi
2-İstihdam
3-İhracat artışı
4-Enflasyonun düşüşü
5-Ekonomide sıçrama ve dolayısıyla kişi başına gelirle yurtiçi gayri safi millî hasılanın artışı.
Bu arada yenilenebilir enerjiye yapılacak yatırımlara yönelik teknolojinin gelişmesi olasılığı da cabası.
O hâlde Türkiye neden doğal kaynağı olan rüzgâr, güneş ve suya yönelmeyip petrol ve gaz ithalatına dayalı bir enerji politikası sürdürüyor hâlâ.
Hangi lobi bunu engelliyor?
Her zaman merakla okuduğum İsmet Berkan 20 Mayıs 2016 günkü yazısındaAlmanya ile ilgili çarpıcı bir haberi veriyordu:
8 Mayıs Pazar günü Almanya’da yenilenebilir enerjiyle ilgilenenler açısından çok ilginç bir olay gerçekleşti. O gün, öğlen saatlerinde yenilenebilir enerji kaynaklarından, özellikle rüzgârdan gelen enerji o kadar yüksek oldu ki Almanya’da elektrik üretimi ilk kez toplam elektrik üretiminin üzerine çıktı ve elektrik fiyatları birkaç saatliğine de olsa eksiye düştü. Evet, öğle saatlerinde tüketilen 63 gigawatt enerjinin 55’i rüzgâr, güneş ve hidroelektrik gibi yenilenebilir enerji kaynaklarından geldi.
Büyük bir başarı hikâyesi bu. Yıllardır enerji bakımından Rusya’ya bağımlı olan Almanya, arada sırada yüzünü gösteren güneşi ve rüzgârını öyle bir değerlendirdi ki Türkiye gibi bir güneş ülkesi geriden nal topladı.
Aynen dediğimiz gibi. Türkiye’de durum içler acısı. Bunun en büyük sebebi de hangi akla hizmet olduğu belirsiz tuhaf yasa ve yönetmeliklerle girişimcilere getirilen inanılması güç engeller.
Sabah Gazetesi Ekonomi Müdürü Şeref Oğuz dün çıkan “Bürokrasiyi koşturacak”başlıklı yazısında Başbakan Binali Yıldırım ile ilgili şöyle bir tespitte bulunuyor:
Yenilikçi her adımı yavaşlatma refleksiyle icraatçı yönetimlerin baş ağrısı bürokrasi, Binali Yıldırım döneminde bu eski alışkanlığını terk etmek zorunda kalacak gibi görünüyor. Zira projeler için“bitiş tarihi” vermek, bu süreçtekibürokrasinin de aynı tempoda hızlanması demektir.
Bu tespite katılıyor ve bir ilave yapmak istiyorum:
“Başbakan Yıldırım bürokrasiyi hızlandırırken onları takoz olmaktan da çıkarmalı.”
Geçtiğimiz aylarda yazmıştım ve ısrarla tekrar edeceğim.
Alın size takozlardan bir demet:
2015 yılı sonu itibariyle Türkiye’de 4500 megawatt enerji üreten 113 rüzgâr santrali faaliyette.
Yeni lisans alan da 141 santral var.
Ancak onların faaliyete geçmesi hiç de öyle kolay değil.
En büyük engel rüzgâr türbinleri ki zaten bu da işin omurgası.
Türkiye’de türbin üretimi yapılmıyor, çünkü TSE standardı belirlenmemiş. Üretici olmaya soyunanların Tübitak’tan izin almaları gerekiyor.
Tübitak ne istiyor dersiniz?
“Sahada çalıştınız mı? Tecrübeniz var mı?”
E, izin verirsen çalışacak ve tecrübesi olacak. Kaçak üretim yaparak mı sahada çalışıp tecrübe sahibi olsun adam?
Sonuçta ne oluyor? Lisans alan işletmeler ithal yoluna gidiyor.
2023 rüzgâr enerjisi hedefimiz 20 bin megawatt. Birim Santral için 1 megawatt’lık türbin gerektiğine göre demek ki en az 20 bin rüzgâr türbinine ihtiyaç var.
O hâlde geçmiş olsun. Hoş geldin cari açık.
Sen türbin üretimine izin verme, ithal edilince de rüzgâr santrali pahalıya mal oluyor diye yangın yaptırmedyana.
Suda durum farksız. 697 adet lisans almış şirket var. 147 ayrı şirket de uygun bulunmuş. Toplam 744 şirket. Hepsi de türbin ithal edecekler ve inşaatlarına ondan sonra başlayacaklar.
Hayal edelim.
Örneğin üç yıl sonra Türkiye’de yenilenebilir enerjiden gelen elektrik üretimi, tüketimin üzerine çıksa…
Çok mu zor?
Yazan: Fuat Uğur
Kaynak: Türkiye Gazetesi